İrtikap suçu, Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu İdaresinin Güvenliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlığı altında, madde 250’de düzenlenmiştir. İrtikap suçuyla kamu görevlisinin sahip olduğu konumdan dolayı meşru olmayan bir şekilde yararlanarak kamu idaresi ile ilişkisi olanlarda haksız yarar sağlaması cezalandırılmaktadır. Bu suç ile korunmak istenen hukuksal yarar, kamu idaresinin dürüstlüğü ve güvenilirliği olmakla beraber bireylerin karar verme özgürlüğü de korunmak istenmiştir.
İrtikap suçu, faili bakımından özgü bir suç niteliği taşır. Çünkü bu suç yalnızca bir kamu görevlisi tarafından işlenebilmektedir. Suçun mağduru bakımından ise TCK’da özellik arz eden bir durum söz konusu değildir. Gerçek kişileri hepsi, irtikap suçunun mağduru olabilir. TCK’nın ilgili maddesinde yer alan ifadeye göre, bu suç ile bir yarar sağlanması hedeflenmektedir. Söz konusu yarar, parayı veya failin ekonomik durumunda iyileşme neticesini doğuran her türlü edimi içerebilmektedir. Dolayısıyla suçun maddi konusu ‘yarar’ oluşturmaktadır diyebiliriz. Manevi nitelikteki yararların bu suçu oluşuturup oluşturmayacağına dair tartışmalar var olmakla beraber çoğunluğun görüşüne göre manevi yarar sağlamak suretiyle de irtikap suçunun oluşması mümkün gözükmektedir. Aynı zamanda şunu da belirtmeliyiz ki mağdurdan elde edilecek olan söz konusu yararın cinsel nitelikli olması durumunda cinsel saldırı suçunun nitelikli halinin oluştuğundan söz etmemiz mümkün olacaktır.
İrtikap suçu ile sağlanan yararın az veya çok oluşu suçun oluşumu bakımından önem taşımaz. Ayrıca bu yararın sonradan mağdura iade edilmesi halinde de suçun ortadan kalktığını söylememiz mümkün olmayacaktır. Fakat şunu da belirtmeliyiz ki kamu görevlisinin sağlamış olduğu yararın devlete ait olması halinde irtikap suçunun oluştuğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Devlete ait olan bir değer, kamu görevlisi tarafından kendisi veya bir başkası için değerlendirilmişse bu durumda zimmet suçunun gerçekleşme ihtimali daha yüksek olacaktır.
Kanun koyucu TCK’daki irtikap düzenlemesini yaparken suçun özellikle görevi kötüye kullanma suçundan ayrılmasını amaçlamıştır. Eski kanun döneminde haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temin edilmesi fiili de görevi kötüye kullanma suçunu oluşturuyor sayılmaktaydı. Ancak irtikap düzenlemesi yapılarak icbar fiiline açıklık getirilmesi böylece kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışının doğru nitelendirilmesi ve icbar suretiyle irtikaptan ceza alması sağlanmıştır.
İrtikap Suçunun Maddi Unsuru
İrtikap suçunun maddi unsurundan bahsedecek olursak;TCK m.250’de yer alan hükme göre, görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak sureti ile kendisine ya da bir başkasına fayda sağlanmasına veya bu hususta vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisinin 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla bu suçun maddi unsurlarından ilkinin ‘icbar’ olduğunu söylememiz doğru olacaktır. İcbar, bir kimsenin, yani suçun mağdurunun gerçekte istediğinden farklı bir biçimde davranmaya zorlanması manasına gelmektedir. Kamu görevlisinin haksız bir fayda elde etmek için mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli, doğrudan ya da dolaylı zorlayıcı her hareketi icbar kavramı içerisine girmektedir. Kanunda yer alan hükme göre, mağdurun haklı bir işinin gerektiği gibi, hiç ya da en azından zamanında görülemeyeceği endişesiyle kendisini mecbur hissederek kamu görevlisine ya da yönlendirdiği kişiye menfaat temin etmiş olması durumunda icbarın varlığı kabul edilmektedir.
İlgili kanunun ikinci fıkrasında yer alan hükme göre ise kamu görevlisinin, görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak sureti ile gerçekleştirdiği hileli davranışlarla kendisine ya da bir başkasına yarar sağlanmasına bir kimseyi ikna etmesi halinde bu kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına mahkumiyet söz konusu olacaktır. Hükümden anlaşılacağı üzere irtikap suçunun bir diğer maddi unsuru ise ‘hileli davranışlarla ikna’dır. Bu durumda da mağdurun aslında sağlaması gerekmeyen bir yararı sağlanması gerektiğine inandırılmasıdır. Yani mağdur, sağlamış olduğu yararın haksız olduğunu bilmemektedir. Dolayısıyla bu durum ikna suretiyle irtikap olarak da adlandırılmaktadır. İkna suretiyle irtikap suçu icrai veya ihmali bir eylemle işlenebilmektedir. Biraz önce belirtmiş olduğumu suçun, kişinin hatasından yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde ise fail hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına mahkumiyet söz konusu olacaktır. Dolayısıyla bu suçun bir diğer maddi unsuru da ‘hatadan yararlanma’dır. Bu halde mağdur, kendiliğinden kamu görevlisine fayda sağlamakta ve kamu görevlisi de bu yararın sağlanmasının gerekmediğini bildiği halde bunu geri vermemektedir. Anlaşıldığı üzere hatadan yararlanmak suretiyle irtikap ikna suretiyle irtikap fiilinin bir işleniş şekli olmaktan ibarettir. Yani ihmali davranışla ikna suretiyle irtikap suçuna bir örnek olarak gösterilebilecektir. Bununla birlikte ikna suretiyle irtikapın ihmali davranışla işlendiği hatadan yararlanma halinde cezada indirime gidilmektedir.
İrtikap suçuna baktığımız zaman ilgili madde hükmünde yarar sağlanmasının yanı sıra bu yolda vaatte bulunulmasından da söz edilmektedir. Yani suçun oluşumu bakımından illa yarar sağlanmış olması gerekmez; vaat etme durumunda da irtikap suçu oluşacaktır. Ayrıca yararın bizzat faile sağlanmış veya vaat edilmiş olmasına gerek yoktur; bir üçüncü kişiye sağlanan yararlar da irtikap suçunu oluşturabilecektir. Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki bu suçun manevi unsurunu kasıt oluşturmaktadır. Yani irtikap, kasten işlenebilen bir suç olarak karşımıza çıkar.
Bu anlamda fail görevini ve buna ilişkin sıfatını kötüye kullandığını bilmelidir. Yaptığı hareketin icbar, hata veya iknadan yararlanmaya uygun olduğunu ve ayrıca kendisine veya başkasına sağlanan yararın yahut buna ilişkin vaadin gerekli olmadığını da bilmelidir. Bu sayılanları bilmeli ve neticesini istemelidir.
İrtikap Suçunun Cezasının İndirilmesi Gereken Nitelikli Hali
İrtikap suçunun cezası, failin eylemine göre farklılık göstermektedir. Yani icbar ile bu suçun işlenmesi halinde fail hakkında daha ağır cezaya hükmolunmakla birlikte suçun ikna suretiyle irtikap şeklinde işlenmesinde daha az ceza öngörülmektedir. Aynı zamanda kanuna yakın zamanda eklenen hükme göre bazı hallerde irtikap suçunun cezasının indirilmesi söz konusu olabilmektedir.
TCK m.250/4’te yer alan hükme göre, irtikap suçuna konu olan yararın değeri ve mağdurun ekonomik hali göz önünde tutularak fail hakkında hükmolunacak cezanın yarısına kadar indirilmesi mümkündür. TCK’da yer alan hükümden de anlaşılacağı üzere cezada indirim uygulanabilmesi için yararın değeri ve mağdurun ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulacaktır. Yani bunlar, birbirlerinden bağımsız değerlendirilmeyecektir. Eklenen bu hükümle birlikte bazı hallerde fail hakkında hükmolunacak cezanın hafifletilmesi mümkün hale gelmiştir.
Her ne kadar nitelikli hal olarak değerlendirmek mümkün olmasa da cezanın indirileceği hallerden olan teşebbüs konusunu da bu başlık altında açıklamak gerekir. Suçu oluşturan hareketin neticeden ayrılabildiği durumlarda irtikapa teşebbüs mümkün görünmektedir. Bu halde failin cezasında TCK 35 uyarınca indirime gidilecektir.
TCK m.254’te rüşvet ve zimmet suçları için etkin pişmanlık hükümlerini öngörmüştür. Ancak irtikap suçuna ilişkin böyle bir düzenlemeye gidilmemiştir.
İrtikap Suçu ile Rüşvet Arasındaki Fark
İrtikap suçunun oluşumu açısından rüşvet gibi yararın elde edilmiş olması aranmaz. Yani suç, yararın vaat edilmesiyle birlikte tamamlanır ve sağlanması ile de sona erer. Suçun tamamlanmış olarak kabul edilebilmesi açısından vaadin yerine getirilmiş olması aranmayacaktır. Bu açıklamadan şunu çıkarabiliriz ki icbar ve ikna sureti ile irtikapta hareket neticeden ayrılabileceğinden dolayı teşebbüs mümkündür. Hatadan yararlanma suretiyle irtikapta ise teşebbüs düşünebilmekle beraber gerçekleşme olasılığı çok düşüktür.
Eğer fail, birden fazla irtikap suçu işlemişse bu durumda TCK m.43 hükmü uygulama alanı bulabilecektir. Fakat eğer mağdur, sürekli olarak farklı kişiler olmuşsa bu durumda mağdur sayısına göre suçun oluştuğu sonucuna varmak daha doğru olacak ve fail buna göre cezalandırılacaktır. irtikap suçuna iştirak de mümkündür. Lehine fayda vaadinde bulunulan ya da yarar sağlanmış olan üçüncü kişi icbar, hatadan yararlanma veya ikna aşamalarına katılmış olduğu takdirde irtikap suçuna iştirak etmiş olacaktır. Fakat bu durumda üçüncü kişi hakkında azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk söz konusu olacaktır. Burada önemli olan üçüncü kişinin iştirak iradesi ile hareket etmiş olmasıdır. Böyle bu kişi, TCK m.40/2 gereği özel sıfatı taşımadığından azmettiren veyahut yardım eden olarak sorumlu tutulabilecektir.