İş Hukuku Avukatı

İş Hukuku Nedir?

İş hukuku; iş, işçi ve işveren kavramlarını tanımlayan, işçi ve işveren arasındaki ilişkiyi düzenleyen, belirli sınırlamalar getiren ve ortaya çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkları düzenleyen bir hukuk dalıdır. İş Kanunu da işverenler ile bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve yükümlülüklerini düzenlemektedir. Öncelikle kimlerin işçi olarak nitelendirileceği ve İş Kanunu hükümlerinden yararlanacağı konusuna değinmek gerekmektedir. Geniş anlamda işçi bir ücret karşılığında işverenine hizmet sözleşmesi ile bağlanmış olan kişidir. Ancak İş Kanunu’nun 4. maddesi bir istisna teşkil etmekte ve kimlerin işçi statüsüne girmeyeceği listelemektedir. Bu maddeye göre:

  • Deniz ve hava taşıma işlerinde
  • 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde
  • Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işlerinde çalışanlar
  • Bir ailenin üyeleri ve üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde çalışanlar
  • 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2’nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde çalışanlar
  • Ev hizmetlerinde çalışanlar
  • Çıraklar
  • Sporcular
  • Rehabilite edilenler de iş kanunu uyarınca işçi sayılmazlar.

İş Kanunu’nda yer verilen düzenlemelere rağmen halen daha kötü koşullar altında çalışan, çalışma hayatında zorluklarla karşılaşan ve emeğinin karşılığını alamadığını düşünen binlerce işçi bulunmaktadır. İşyerleri çalışma koşullarını ve çalışma ortamını İş Kanunu hükümlerine uygun hale getirmek zorundadır. Bununla birlikte İş Kanunu yalnızca işverenlere değil işçilere de uymak zorunda oldukları birtakım yükümlülükler getirmiştir.

İşçi-işveren ilişkisi içerisinde işçinin korunması, ekonominin dolayısıyla toplumun zarar görmemesi gibi dikkat edilmesi gereken unsurlar bulunmaktadır. Bu unsurlar temel alınarak iş ilişkilerini düzenleyen kuralların bulunduğu hukuk dalına İş Hukuku diyoruz.

Sanayi Devrimi’nin getirdikleriyle birlikte, rekabet edebilmek için çözüm olarak işçilerinin koşullarını daha kötüleştirmeyi belleyen işverenlerin ortaya çıkması, özellikle işçiler açısından büyük sorunlar ortaya çıkarmış ve bu durumun düzeltilmesi yolunda bir ihtiyaç ortaya çıkmıştır. O dönemlerde revaçta olan liberal devlet anlayışına göre, devlet ekonomiye karışmamakta, serbest rekabet ortamının oluşmasını amaç edinmekteydi. Ancak, bu durum işçiler açısından büyük dezavantajlar oluşturmaktaydı. Tüm bunların sonucunda, sosyal devlet anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayışa göre devlet, hiçbir şeye karışmayan, zor durumdaki insanların rekabet ortamının acımasızlığı karşısında ezilmesini izleyen bir kurum değil her bireyin asgari bir yaşam standardına sahip olmasını amaç edinen bir kurum olmalıydı. İşte bu anlayışla ortaya çıkan işçinin korunması fikri, günümüze kadar gelişerek gelmiş ve işçi-işveren ilişkisinde gücü elinde bulunduran tarafın işveren olması sebebiyle işçinin korunan haklarını düzenleyen İş Hukuku alanı ortaya çıkmıştır

İş Hukuku alanında temel alınan işçinin korunması ilkesi, bu konudaki düzenlemelerin ayrı bir kanunda yapılması gereğini doğurmuştur. Ülkemizde de bu şekilde, İş Kanunu ismiyle özel bir kanun bulunmaktadır. Bu kanunda; iş ilişkisiyle ilgili tanımlar, işçilerin hakları, çalışma koşulları, sendikalar gibi hususlar düzenlenmiştir. Belirtmek gerekir ki, düzenlenen işçi hakları asgari şartlardır. İşveren tarafından daha fazlasına hükmedilebilir ancak daha azına hükmedilemez. Ayrıca iş hukuku işçinin korunması fikriyle ortaya çıkmış bir hukuk dalı olsa da işverenin aleyhine adaletsiz durumların ortaya çıkması da bu kanunla önlenmeye çalışılmıştır.

Yazımızın devamında iş hukuku davalarını davaya sirayet eden diğer unsurları da ele alarak açıklığa kavuşturacağız.

Genel Olarak İş Hukuku Avukatı

İş hukuku avukatı terimi genellikle iş hukuku alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü ve dava süreçleriyle ilgilenen avukatlar için kullanılmaktadır. İş hukukunun ne olduğuna, iş avukatlarının hizmetlerine ve iş davalarını açıklamadan önce işçi kavramının ortaya çıkışına değinmemiz gerekmektedir.

Sanayi devrimi ilk olarak İngiltere’de başlayan ve daha sonrasında Kara Avrupası ve Amerika’ya yayılan, ekonomik ve sosyal yapıda köklü değişimlere sebep olan bir süreçtir. Avrupa’da sanayi devrimi sonrasında yeni çalışma ilişkileri ortaya çıkmıştır. Endüstri merkezlerine doğru göçler başlamış ve işçi sınıfı kavramıyla tanışılmıştır. Ne yazık ki yeni çalışma ilişkileri emek istismarına sebep olmuştur. İşçiler düşük ücretler ile hijyenik olmayan işyerlerinde uzun saatler boyunca çalıştırılmış özellikle de çocuk ve kadın işçiler bedensel ve ruhsal gelişimlerine uygun olmayan işler yapmıştır. Bu sebeple zaman içerisinde yasa koyucu çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve emeğin korunması amacıyla birtakım düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir.

İş hukuku avukatı demişken şunu söylemeden geçemeyiz; Türkiye’de yapılan araştırmaya göre 2016 yılında toplam 26 milyon 621 bin çalışan bulunmaktadır ki bu durum da ülkemizde iş hukukunun ve iş hukuku avukatı ile birlikte çalışmanın öneminin artmasını sağlamıştır. İş hukuku, işçi ile işveren arasında bulunan iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkları inceleyen hukuk dalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca işçi ve işveren arasında iş sözleşmesinden kaynaklanmış olan hak ve alacaklar hususundaki uyuşmazlıkların çözümünde iş hukuku avukatı tarafına başvurulması faydalı olacaktır. Söz konusu uyuşmazlıkların çıktığı durumlarda işçi tarafında olan avukatlara ise işçi avukatı denmektedir.

Günümüzde ekonomik yapının altyapısının rekabete dayanmasının sonucu olarak işverenlerin işçileri çalıştırdığı ortamlar çoğu zaman kötü şartlara sahip olabilmektedir. Bazen yapılan iş sözleşmelerine aykırı davranılması bazense iş sözleşmelerinin maddelerinin hukuka aykırı olması sonucunda işçiler ve işverenler arasında pek çok uyuşmazlık çıkmaktadır. Türk hukukunda iş sözleşmesi, iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. İşçinin borcu iş görme borcuyken işverenin borcu ise ücret ödemesidir. İşçilerin hakları ve alacakları da çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Bu durumları engellemenin tek yolu ise hukuk kurallarının işçilerin haklarının ve çalışma koşullarının korunmasına yönelik düzenlenmesidir.

Tabi böyle bir durum karşısında işverenleri çıkarları da göz ardı edilmemeli; işçi ve işveren arasında bir denge oluşturulmalıdır. Hukuk kurallarının yaptırımlarının bilincinde olan işverenler işçilerin haklarını gözetmeye çalışmaktadırlar. Fakat her işveren aynı bilince sahip olmadığından dolayı kanundan bihaber hareket eden işverenlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. İşte bu durum karşısında iş hukuku alanında uyuşmazlıkların oluşması söz konusu olacaktır. İş hukuku alanında meydana gelen ihtilafların çözümünde alanında uzman bir iş hukuku avukatı her zaman müvekkil açısından yararlı olacaktır.

İş Hukuku Avukatı Ne İş Yapar?

İş avukatı, iş hukuku yasaları çerçevesinde işçi ve işverenin herhangi bir hak kaybına uğramasını önlemeye çalışan ya da ortada bir hak ihlali var ise bunun tazmini için gerekli hukuki süreci yürüten avukattır. İş hukuku avukatı iş hukuku alanının tüm alanlarında danışmanlık ve dava takibi hizmeti vermektedir. İş avukatı genel olarak şu işlere bakmaktadır:

  • Hizmet sözleşmelerinin hazırlanması
  • İş sözleşmesinin sona erme safhasında fesih bildirimi hazırlanması ve yasal mevzuat temelinde bilgilendirme yapılması
  • Sendikal mevzuat temelinde danışmanlık hizmetinin sunulması
  • Şirket iç yönetmelikleri ile disiplin yönetmeliklerinin hazırlanması
  • Kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin dava açılması ve dava sürecinin takip edilmesi
  • Mobbing ve kötü niyet davasının açılması ve dava takibi
  • İşe iade davasının açılması ve takibi
  • İş kazasından kaynaklı tazminat ve ceza davaları
  • İşçi ve işyeri güvenliği konusunda yasal mevzuat çerçevesinde bilgilendirme yapılması
  • İş Kanunu ve ilgili mevzuattan kaynaklı tüm uyuşmazlıklarla ilgili dava açılması işlerine bakarlar.
  • İş davası avukatı uyuşmazlık halinde dava açılması, takibi ve neticelendirilmesi safhalarında işçi ya da işveren temsilcisi olarak yer alır.

İş Hukuku Avukatı İşçilere Ve İşverenlere Ne Gibi Hizmetler Sunar?

İş hukuku alanında işçi avukatı ve şirket avukatı olmak üzere iki ayrım olduğundan bahsedebiliriz. İşçi avukatı; iş kanununa hakim, işçinin haklarını savunan ve iş hukuku alanında tecrübe sahibi avukattır. Genel olarak işçiler işten ayrıldıklarında ya da çıkarıldıklarında haklarının neler olduğunu ve ne gibi hukuki imkanlara sahip olduklarını bilmemektedir. Bazı işletmeler de bu bilgisizlikten yararlanarak işçinin mağdur olmasına yol açmaktadır. İş avukatları işçiyi sahip oldukları haklar ve uymak zorunda olduğu yükümlülükler konusunda bilgilendirmektedir. Bu doğrultuda gerektiği takdirde işçiye hukuki destek sağlamaktadır. Benzer şekilde şirket avukatları da işletmelere danışmanlık yapmaktadır. Örneğin; avukat, şirketin hangi çalışma koşullarını sağlaması gerektiği konusunda yönlendirmeler yapmakta ve bu sayede hak ihlallerinin gerçekleşmesini önlemeye çalışmaktadır. Aynı zamanda işverenin taraf olduğu davalar ile ilgilenmektedir.

İş Hukuku Avukatının İş Davalarındaki Rolü Nedir?

İşçi ile işveren arasında akdedilen iş sözleşmesinin hazırlanması, bu sözleşmenin uygulanması ve sözleşmenin uygulanmasından doğacak olan hak ve alacaklarla bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümü iş hukuku avukatı faaliyet alanını oluşturmaktadır. Görev aldığı davaları şu şekilde sıralamamız mümkündür: Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai alacağı, izin alacağı, maaş alacağı gibi iş davalarına iş hukuku avukatı bakmaktadır. Belirtilen davalar İş Mahkemesinde görülmektedir. İşçi ile işveren arasındaki iş sözleşmesine dayalı olan hak ve yükümlülüklerin ihlal edilmesi halinde taraflardan her biri kendisi ya da vekalet verebileceği bir iş hukuku avukatı ile İş Mahkemesinde dava açmak suretiyle haklarını arayabilmektedirler.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz dava türleri hem teknik hem de bilgi birikimini gerektiren davalar olması sebebiyle tarafların davaları kendileri takip etmesi halinde pek çok haksızlıklar yaşanabilmekte ve hatta bazı durumlarda uyuşmazlığın tespitinin yapılması noktasında bile hataya düşülmektedir. İşçi, işveren karşısında zayıf taraf olarak kaldığından dolayı haklarını bilmemesi halinde kazanmış olduğu bu haklardan mahrum kalacaktır. İşçinin haklarını korumak ve işçiyi bu konuda bilgilendirmek İş hukuku avukatının görevlerinden birisidir.

İş Hukuku Avukatı Arıyorum

Alanında uzman bir iş hukuku avukatı ile bir iş davasının yürütülmesi olası hak kayıplarının önüne geçilmesini sağlayacak ve aynı zamanda davalarda usuli sürelerin kaçırılması, taleplerin uygun bir şekilde belirtilmemesi gibi hatalara düşülmesi de engellenmiş olacaktır. Özellikle ihtar ve fesih süreleri iş hukuku açısından büyük öneme sahiptir. Genellikle hak düşürücü süreler söz konusu olduğundan dolayı süresinde yapılmayan işlemlerden dolayı hak kayıplarının yaşanması mümkündür. Yalnızca işçi bakımından değil aynı durum işveren açısından da geçerlidir. Her zaman işçi mağdur olacak diye bir durum söz konusu değildir; işverenin de mağdur olma ihtimali vardır. İster işveren olsun isterse işçi her halde ilgili mevzuata hakim uzman bir avukattan danışmanlık almanızı tavsiye ederiz.

İş Mahkemelerinde En Çok Açılan Davalar Nelerdir?

İş Mahkemelerinde iş davası avukatının en sık karşılaştığı davalar şunlardır:

  • Kıdem tazminatı davası
  • İhbar tazminatı davası
  • Haksız işten çıkarılma nedeniyle işe iade davaları
  • Fazla mesai davası
  • İş kazası davası

Günümüzde davaların büyük çoğunluğunu iş davaları oluşturmakta ve iş davalarının büyük bölümü de işçi alacaklarına yönelik davalardan oluşmaktadır. İşverenler işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarını ödemeksizin işten çıkarmakta ve haksız yere işten çıkarılan işçinin işe iade davası açma ya da kıdem ve ihbar tazminatını talep etme hakkı vardır.

İş Mahkemesi Avukatı

İş mahkemesi avukatı aslında iş davalarıyla ilgilenen avukatlardır. İş mahkemesi iş hukuku uyuşmazlıklarından doğan alacak veya tazminat gibi iş davalarına bakmakla görevli hukuk mahkemesidir. İş mahkemesi özel mahkeme niteliğindedir. Genellikle işveren ile işçi arasında iş sözleşmesinden kaynaklanan veya Sosyal Güvenlik Kurumu’nun taraf olduğu uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmaktadır.

İşveren ile işçi arasındaki iş akdinden kaynaklı uyuşmazlıkların çözümü için ilk adım olarak arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilmiştir.

İş Hukuku Arabuluculuk Durumu

İş hukuku mevzuatı uyarınca; kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucuya başvurulmadan dava açılması halinde ilgili dava hakkında dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. Hangi davaların zorunlu arabuluculuk kapsamına girdiğini birkaç örnek ile açıklayabiliriz:

  • İşe iade davaları
  • Kıdem tazminatı alacağından doğan davalar 
  • İhbar tazminatı alacağından doğan davalar 
  • İşe başlatmama tazminatından doğan davalar
  • Boşta geçen süre tazminatından doğan davalar
  • Fazla mesai ücretinden doğan davalar
  • Yıllık izin ücretinden doğan davalar
  • Kötü niyet tazminatından doğan davalar
  • Sendikal tazminattan doğan davalar
  • Eşit davranmama tazminatından doğan davalar 
  • Prim ve ikramiye ücretinden doğan davalar gibi dava örneklerini sıralayabiliriz.

Belirtmek gerekir ki iş hukuku mevzuatı uyarınca; iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları arabulucuya başvurma zorunluluğunun dışında bırakılmıştır.

İş hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda arabulucuya başvuru süresi davaların zamanaşımı süresi ile aynıdır. Yetkili arabuluculuk bürosu ise; karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosu, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüdür.

Kıdem Tazminatı Nasıl Alınır?

Kıdem Tazminatı, işçinin belli bir süre çalıştığı işyerindeki işinin sona ermesi durumunda verdiği emeğin karşılığını ifade eden bir tazminattır. İş Hukuku’nun temelinde yer alan işçinin korunması ilkesi doğrultusunda getirilmiş bu uygulama, işçinin elinde olmayan durumlardan dolayı belli bir süre çalıştığı işyerine verdiği emek boşa gitmemelidir. Bu sebeple, bu emeğin karşılığı somut bir şekilde ortaya konulmak istenmiş ve kıdem tazminatı kurumu uygulamaya konulmuştur. Kıdem tazminatının bu amacı, istenebilmesi için belli bir sürenin geçmesini zorunlu kılar. Bu süre, kanunumuzda 1 yıl olarak belirlenmiştir. Bir diğer nokta ise, kıdem tazminatı hakkına sahip olabilmek için İş Kanunu’nda yer alan düzenlemelere uygun bir statüde çalışmak gerekmektedir. Ayrıca kıdem tazminatı belli başlı durumlarda alınabilir. Bu durumları; işverenin haklı bir sebep olmadan işçinin işine son vermesi, işçinin haklı bir sebebe dayanarak işten ayrılması, işçinin askerlik sebebiyle işten ayrılması, işçinin emekli olmak amacıyla işten ayrılması, kadın işçinin evlendikten sonra bir yıl içinde işten ayrılması ve işçinin ölmesi şeklinde sıralayabiliriz. Bu durumların varlığı halinde işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanır. Bunun dışında bir önemli nokta da kıdem tazminatının hesaplanmasıdır. Bu hesaplama işçinin zamana bağlı ya da götürü veya parça başına ücret alıp almamasına dayalıdır ve kanunda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. İşverenin kıdem tazminatına hak kazanan işçinin bu hakkını vermemesi durumunda işçi; çalıştığı yer ya da çalıştığı şirketin merkezinin bulunduğu yer iş mahkemesinde dava açabilir.

İş Hukuku Avukatı Ücreti Ne Kadar?

İş avukatı, aile avukatı veya ceza avukatı gibi hukukun farklı dallarında uzmanlaşmış avukatlar için kanunda böyle bir ayrım yapılmamıştır. Avukatlık ücreti her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından Resmi Gazetede yayınlanarak belirlenir. Türkiye Barolar Birliği’nin getirdiği avukatlık ücreti asgari miktardır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi genel hükümler bölümünde 21. Madde uyarınca ‘Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife esas alınır.’ Ancak iş avukatı yapılacak işin mahiyeti, hukuki uyuşmazlığın niteliği, dava açılıp açılmayacağı ve davanın ortalama süresi gibi birtakım etkenleri dikkate alarak avukatlık ücretini kararlaştırılabilir. İş hukuku avukatı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde kolayca bulunabilir. 

İşçi avukatı; işçinin işçilik alacaklarına hangi koşullarda hak kazandığı, ispat yükünün hangi tarafta olduğu ve zamanaşımı süreleri gibi önemli pek çok konuda bilgi ve tecrübe sahibi avukatlardır. Belirtmek gerekir ki iş davalarının mahiyeti gereği zor davalar olduğu göz önüne alınarak iş avukatı seçiminde daha dikkatli davranılmalıdır. İşçi avukatı işçinin herhangi bir hak kaybına uğramaması adına davaya hazırlık ve dava sürecini titizlikle yürütmektedir. Bundan dolayı işçinin iş hukuku alanında uzmanlaşmış avukatlar ile süreci takip etmesi tavsiye edilmektedir. 

İş Hukuku Avukatı İstanbul

İstanbul Türkiye’nin ticaret, iş, yatırım ve turizm başkentidir. Dolayısıyla iş davalarıyla da sıklıkla karşılaşılmaktadır. Dava yoğunluğunun bu denli fazla olması nedeniyle yüzlerce iş hukuku avukatı İstanbul ilinde hizmet vermektedir. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi önemli olan avukat sayısı değil avukatın niteliğidir. 

Toplu İş Hukuku Davaları

Toplu iş hukuku; sendikalar hukuku ile toplu iş sözleşmesi hukuku şeklinde iki kısımdan oluşmaktadır. Toplu iş sözleşmesi, işçilerin temsilcisi olarak sendikalar tarafından işverenler veya işveren sendikası ile yapılmaktadır. Toplu iş sözleşmesi ile işçinin çalışma koşullarında ve ücretinde iyileştirmeye gitmek hedeflenir. Toplu iş sözleşmesi yalnızca işçi lehine bir yarar sağlamamakta aynı zamanda işveren için de pek çok olumlu getirisi olmaktadır. Şöyle ki; çalışanlar arasında eşit işe eşit ücret ilkesi uygulanarak eşitlik ve sosyal adalet ilkelerine katkıda bulunulmaktadır. Ancak işverenler açısından en olumlu etki ise sosyal ve ekonomik yükümlülükleri eşit duruma gelen işverenler arasında haksız rekabetin önüne geçilmesinde kendini gösterir. Bir diğer yandan da toplu iş sözleşmesinin çalışma hayatında bir düzen bir istikrar sağladığı söylenebilir. 

Toplu iş sözleşmelerinin ihlali halinde de İş Mahkemeleri görevli kılınmıştır. Toplu iş sözleşmesi ile ilgili herhangi bir uyuşmazlık ortaya çıktığında işçi İş Mahkemesi’nde dava açabilir.

Bireysel İş Hukuku Davaları

Bireysel iş hukuku hayatın olağan akışında karşılaştığımız toplu iş hukuku alanına girmeyen, işçi ve işveren arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk dalıdır. İşçinin bireysel olarak akdettiği bir iş sözleşmesi bireysel iş hukukunun en önemli konusunu oluşturur. Bireysel iş hukuku davalarına örnek olarak daha önce de adını geçirdiğimiz ;

  • Kıdem tazminatı davası, 
  • Kötü niyet tazminatı davası, 
  • İhbar tazminatı davası, 
  • İşe iade davası,
  • Çalışma belgesi tazminatı davası, 
  • Hizmet belgesi tazminatı davası gösterilebilir.

İş Hukukunda İşten Çıkarılma Nedenleri ve Bildirimi

4857 sayılı Kanun’a göre işçinin işten çıkarılması için belli bir nedene dayanılması gerekmektedir. İlgili mevzuatın 25. maddesinde süresi belirli olsun ya da olmasın işçinin hangi hallerde işten çıkarılabileceğin yani sözleşmenin feshedilebileceği belirtilmiştir. Bu maddede fesih nedenleri üç başlık altında toplanmıştır: Sağlık sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerle bu durumun benzerleri, zorlayıcı sebepler.

4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinde işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı belirtilmiştir. Söz konusu durumlardan biriyle karşılaşan işveren, iş akdinin süresinin bitiminden önce veyahut bildirim süresini beklemeye gerek duymaksızın feshetme hakkına sahip olacaktır. Sağlık sebeplerini şu şekilde sıralamamız mümkündür: İşçinin içkiye düşkünlüğünden dolayı hastalığa yakalanması ya da engelli hale gelmesi, işçinin tutulduğu hastalığın çalışmasına engel oluşturmasıdır. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ise şu şekildedir: İşçinin işverene ya da başka işçiye cinsel tacizde bulunması, işçinin cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi, işçinin sözleşmenin yapılması esnasında kendisi hakkında işvereni yanıltıcı bilgi vermesi, işçinin işverene ya da aile üyelerine karşı şeref ve haysiyetine dokunacak sözler sarfetmesi, işçinin işverenin güvenini kötüye kullanması, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevler işçiye hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi vs.

İş Hukuku Davalarında Sürelerin Önemi

İş Hukuku tamamen olmasa da genellikle işçinin korunduğu bir alandır. İşçinin, çalıştığı işi geçim faaliyeti olarak yürütmesi, bu durumun başlıca sebeplerinden biridir. Bu açıdan, işçinin uğrayacağı herhangi bir zarar, hem kendi yaşamına hem ailesinin dair önemli bir etki doğurabilir. Kişilerin bu sebeplerle yaşadıkları mağduriyetler toplum yaşamına da zarar verebilir. Bunun yanında, işveren konumunda bulunan istihdam eden kişilerin de işçilerle ilgili durumların belirsizlikte kalması sebebiyle zarar görmeleri de ekonomik istikrar açısından hesaba katılması gereken bir unsurdur. İş Hukuku davalarında bu durumlar dikkate alınarak bazı süreler öngörülmüştür. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir ve kaçırılması durumunda hakkın kaybedilmesi sonucunu doğurur. İş Hukuku davalarını; tazminat davaları, alacak davaları ve tespit davaları olmak üzere üçe ayırabiliriz. Zamanaşımının başladığı ve durduğu durumların da her dava tipine ayrı olarak İş Kanunu’nda düzenlendiğini belirterek, tazminat davalarında 10 yıllık, alacak davalarında 5 yıllık ve hizmet davalarında da faklı zamanaşımı süreleri öngörüldüğünü söyleyebiliriz.

İşçinin haklarının korunması özellikle ülkemizde, hem işverenlerin çıkarlarını gözeten tutumu hem de işçilerin haklarına dair yeterli hukuki bilgiye sahip olmaması sebebiyle muzdarip olunan bir konudur. Hukuk büromuzda İş Hukuku alanında güncel hukuki bilgiye sahip iş hukuku avukatlarımızla, bu konuya dair sorunlarınızı çözmek için en üstün gayretle çalışmaktayız.

İşçi Avukatı

Zorlayıcı sebepler ise; işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışma eyleminin gerçekleşmesinden alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması veya işçinin gözaltına alınması veya tutuklanmasıdır.          ( m.17’deki bildirim süresinin aşılması halinde) Derhal fesih hakkının kullanma süresi İş K. m.26’da belirtilmiştir. Bu maddeye göre .25’te gösterilmiş olan ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanılarak işveren için tanınmış olan sözleşmeyi feshetme yetkisi, işçinin bu şekilde davrandığını işverenin öğrendiği günden başlayarak 6 iş günü geçtikten ve her şekilde bu fiilin gerçekleşmesinden itibaren 1 yıldır. 1 yıllık sürenin dolması söz konusu ise işveren artık bu hakkını kullanamayacaktır.

İş Sözleşmesinde Fesih

İş K. m.17’de ise süreli fesih düzenlenmiştir. Buna göre belirsiz süreli iş sözleşmelerinde, sözleşmenin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekecektir. Madde hükmünün göre, işi 6 aydan az sürmüş olan bir işçi için fesih bildiriminin yapılmasından başlayarak 2 hafta sonra; işi 6 aydan 1.5 yıla kadar sürmüş olan bir işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak 4 hafta sonra sonra; işi 1.5 yıldan 3 yıla kadar sürmüş olan işçi için ise fesih bildiriminin yapılmasından başlayarak 6 hafta sonra; işi 3 yıldan fazla sürmüş olan bir işçi içinse bildirimin yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra sözleşme feshedilmiş olacaktır. Belirtilen süreler asgari olup bunların sözleşme ile arttırılması da mümkündür. Bu konularda detaylı ve doğru bilgi alabilmek ve hak kayıplarının önüne geçebilmek adına bir iş avukatlarına danışılması işçi açısından yararlı olacaktır.

İş Hukuku Avukatı ile İşçi Alacaklarının Tahsili Ne Kadar Sürer?

İşçinin işverene olduğu gibi işverenin de işçiye karşı belli borçları vardır. Ücret ödeme kıdem tazminatı ödeme uygulamada sıklıkla karşılaşılan problemler arasındadır. Uygulamada bazen daha az vergi vermek adına gerçek ücret bordroya yansıtılmamakta, bu durum da işçinin kıdem tazminatını alma sürecinde hak kayıplarına neden olmaktadır. Böyle hallerde işçinin deliller ve tanıklarla aldığı gerçek ücretin ne olduğunu ispat etmesi gerekir. İşte bu tip sorunlarla karşılaşılması halinde bir İş hukuku avukatı aracılığıyla hareket edilmesi menfaat kayıplarının önlenmesine yardımcı olacaktır, ilgili mevzuatlara hakim olması sebebiyle işçinin hak kaybına uğramasını engellemek adına aktif bir şekilde çalışacaktır.

Yalnızca maaş ya da kıdem tazminatı değil, mesai ücretleri gibi alınması gereken ekstra ücretlerin ödenmesinde de bazen sıkıntılarla karşılaşmak mümkündür. İş hukuku konusunda uzman avukat ile işçi alacaklarının tahsili için hukuki işlem başlatılması halinde yerel mahkemenin davayı sonuçlandırması ortalama 6-12 ay arasında olacaktır. Elbette ki bu sürenin kısalması da mümkündür. Davanın bir üst mahkemeye gitmesi halindeyse bu süre uzayacak; yaklaşık olarak 18 ay sürecektir.

İş Hukuku Avukatlarının Yargıtay Kararları Işığındaki Uygulamaları

İş ilişkisinin sona ermesi halinde işçiye, yalnızca ücret alacaklarını değil aynı zamanda işverene karşı başka bir alacağının kalmadığına dair bir sözleşme imzalatılabilmektedir. Bu yazıya ibraname denilmektedir. İbraname, ahlaka ya da sosyal gereksinimlere karşı bir yazı değildir. İş hukukunda iş sözleşmesinin sona ermesinin ardından ibranamenin imzalatıldığına sıklıkla rastlamak mümkündür. Bu belgeyi almaktaki amaç, işçinin ileride alacaklarını dava etmesi halinde hiçbir alacağının olmadığına dair belgenin ibraz edilebilmesidir. Yargıtay genel olarak sınırlı hallerde ibra sözleşmelerine değer vermektedir. Dolayısıyla Yargıtay tarafından bu belge dar bir şekilde yorumlanmaktadır.

Zira Yargıtay’a göre işçinin emeğinin karşılığı olan ücret ve diğer hakları konusunda bir neden olmaksızın işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına karşıdır. Bu sebeple ibra sözleşmeleri dar yorumlanmakta ve borcun esas sona erme sebebinin ifa olduğu göz önünde bulundurulmaktadır. Yargıtay pek çok kararında da bu durumu belirtmiştir ve borcun sona erme biçimlerinden olan ibranın iş hukuku açısından sınır bir şekilde değer verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. İbra sözleşmelerinin Yargıtay tarafından bu şekilde yorumlanıyor olması elbette ki bir İş hukuku avukatı tarafından bilinmelidir. Söz konusu sözleşmeyi imzalamış olmasına rağmen hala alacağı olan bir işçi iş avukatına geldiği zaman iş hukuku avukatı artık yapacak bir şey olmadığını söyleyerek onu geri göndermeyecektir; ibra sözleşmelerinin dar bir şekilde yorumlandığını bildiği için işçinin haklarını korumak ve alacaklarını tahsil etmek için çalışacaktır.

Topo Hukuk Bürosu müvekkillerine uzun yıllardır iş sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde gerek danışmanlık desteği sağlamakta gerekse de dava süreçlerini takip etmektedir. Büromuz İstanbul’da bulunmakta ve Topo Hukuk ekibinde tecrübeli iş hukuku avukatları yer almaktadır. İnternet sitesinde yer alan iletişim bilgileri aracılığıyla ya da danışma formunu doldurarak ekibimizle iletişime geçebilir ve detaylı bilgi alabilirsiniz.

Yayım tarihi: 22 Kas 2017