İş Kazası Avukatı

İş kazası avukatı maalesef özellikle Türkiye’de gelişen teknolojiyle birlikte her geçen gün azalması gerekirken, tam tersi ölçüde olabildiğince artmaya devam ediyor. Hem kanunlarda yer aldığı düşünülen açıklar, hem işverenlerin bu duruma olabildiğince kayıtsız kalması, hem de yazılı ve görsel basının sadece iş kazaları olduğu durumlarda böyle bir olgunun olduğunu hatırlamaları ne yazık ki iş kazalarının halen gündemin üst sıralarında bulunmasına yol açıyor. Bunun yanında uzun yıllar boyunca hukukçu olarak gözlemlediğimiz üzere bireylerin bu konu hakkında sahip olduğu haklardan olabildiğince habersiz olması, dikkate almaması, küçük ya da büyük herhangi bir iş kazasında kime ve ne şekilde başvuru yapacağını bilmemesi de dikkat çeken hususlar olarak göze çarpıyor. İşte tüm bu durumlarda iş kazası avukatı oldukça önem kazanıyor.

İş Kazası Avukatları Davalarda Ne Katkı Sağlar?

İş kazası avukatlarına günümüzde sıkça yaşanan iş kazaları neticesinde geçice ve kalıcı yaralanmalar, hatta bazen ölümler gerçekleşmekte olup bu durumlar karşısında iş kazası avukatı daha bir önem kazanmıştır. Söz konusu iş kazaları sebebiyle işverenlerin idari ve cezai sorumluluklarına gidilmesi mümkündür. Somut olayın özelliklerine göre durumun bir iş kazası olup olmadığının doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve bu yönde tespit yapılması gerekmektedir. İşte gerek bu noktada gerekse yaşanılan zararların tazmini hususunda iş kazası avukatı büyük rol oynayacaktır.

İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre bir olayın iş kazası olarak tanımlanabilmesi için bazı şartların varlığı aranmaktadır. Öncelikle kazanın, sigortalı olarak çalışan işçinin işyerinde bulunduğu sırada gerçekleşmiş olması gerekir. İşveren tarafından verilen bir işin ya da görevin ifası sebebiyle işçinin işyeri dışında bulunduğu durumlarda kaza geçirmesi halinde de iş kazasından bahsetmek mümkündür. Aynı zamanda emziren kadın işçinin çocuğuna süt vermek için ayrılan zaman dilimlerinde de iş kazası yaşaması kanunda mümkün görülmüştür.

İşveren tarafından işçinin işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi sebebiyle asıl işini yapmaksızın geçen zaman diliminde veya işveren tarafından taşıma amacıyla tahsis edilmiş olan işyeri servislerinde işe geliş ya da gidiş zamanlarında meydana gelen ve işçiyi bedenen ya da ruhen zarara sokan kazalar iş kazası tazminatı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla şunu belirtmeliyiz ki iş kazası nedeni ile işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için iki temel koşul aranmaktadır. Birincisi, kazanın meydana geldiği esnada işçinin işverenin sorumluluğu altında bulunmasıdır. İkincisi ise işçinin işi mahiyeti icabı tehlike arz etmesi ya da işverenin işçiyi koruma ve gerekli önlemleri alma borcuna riayet etmemiş olmasıdır. Bu durumda iş kazasının gerçekleşmiş olduğu kabul edilir.

İş kazasının doğru tespit edilmesi ve bu durumda işçinin haklarının tam anlamıyla savunulabilmesi için alanında uzman bir iş kazası avukatına danışılması büyük önem taşımaktadır. Aksi halde iş kazası sonucunda uğranılan bedensel ya da ruhsal zararın tazmin edilmesi mümkün olmayacak ve hak kayıpları yaşanılması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenledir ki iş kazası avukatının önemi yadsınamayacak derecede fazladır.

İş kazası meydana geldikten sonra eğer haber verebilecek durumdaysa işçi; değilse iş arkadaşları, görgü tanıkları ya da işveren kolluk birimine durumu bildirmelidir. Kolluk birimine yapılacak olan bildirim olay yerindeki delillerin toplanabilmesi adına büyük önem arz etmektedir. İşveren hakkında açılacak olan ceza soruşturması bakımından da delillerin ilk anla toplanması daha iyi olacaktır. İş kazası avukatına kazanın gerçekleşmesinden hemen sonra başvurulması sürecin doğru ilerleyebilmesi ve işçinin haklarının korunabilmesi adına önem taşır. Dolayısıyla kazadan sonra hemen bir iş kazası avukatı istanbul ile iletişime geçilmelidir.

İş kazası meydana geldikten sonra kolluk birimin yanı sıra durumun SGK’ya da bildirilmesi gerekmektedir. Kuruma yapılacak olan bildirimle birlikte kurum tarafından görevlendirilmiş olan müfettiş kazaya ilişkin soruşturmayı başlatacaktır. Yetkili müfettişler inceleme neticesinde iş kazasının meydana geldiğine kanaat getirirlerse bu durumda işçiye geçici iş göremezlik ödeneğinin sağlanması gerekecektir. Bu yerler dışında en yakın Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne de iş kazasının bildirilmesi gerekmektedir. Müdürlük tarafından görevlendirilen müfettişler de gerekli inceleme ve araştırmaları gerçekleştirecek ve işverenin kusurlu olup olmadığını, varsa kusurunun derecesini belirleyecektir.

Söz konusu inceleme ve araştırmaların görevli kişiler tarafından yapılması sonucunda işveren hakkında idari ve cezai soruşturma başlatılacaktır. Yapılan soruşturma sonucunda mevzuatta belirtilen kriterlere uyulmamış olduğu tespit edilirse idari para cezasına ya da işyerinin kapatılmasına karar verilmesi mümkündür. Ceza soruşturması sonucunda ise ceza davasının açılıp açılmayacağına ve işveren ya da işveren vekillerinin yargılanıp yargılanmayacağına karar verilecektir. Tüm bu konular hukuki bilgi ve deneyimi gerektirdiğinden dolayı iş kazası avukatına danışılması ve kendisinden somut olayın özelliklerine göre daha detaylı bilgi alınmalıdır.

İş Kazası Avukatı ile Maddi ve Manevi Tazminat Davası

is kazasi avukati tazminat davasi
İş Kazası Avukatı ile Maddi ve Manevi Tazminat Davası

İş kazalarından doğan davalarda görevli mahkeme İş Mahkemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yetkili mahkeme ise işverenin ikametgahı ya da iş kazasının gerçekleştiği yer mahkemesidir. Davayı, yaşıyor olduğu takdirde kazayı geçiren işçi açacaktır. İş kazası sonucunda bedensel ya da ruhsal zarara uğrayan işçi yaşadığı elem, acı, keder ve korkudan dolayı işverene karşı manevi tazminat davası açabilmektedir. Bunun yanı sıra işçi, maddi tazminat davası açma hakkına da sahiptir. Her iki davanın açılmasında ve sürdürülmesinde alanında uzman bir iş kazası avukatından hukuki destek alınması faydalı olacaktır.

İş Kazası Avukatı Arıyorum

İş kazası nedeniyle açılacak olan maddi tazminat davasında tedavi giderleri talep edilebileceği gibi çalışamamaktan doğan zararların tazmini de mümkündür. Ancak SGK tarafından karşılanan masrafların bu davada karşı taraftan talep edilmesi mümkün olmayacaktır. Zira bunları talep etmek dürüstlük kuralına da aykırı bir hareket oluşturacaktır. SGK gerekli hastane masraflarını ödemekle beraber geçici iş göremezlik ödeneğini de sağlayacaktır. Ancak kurumun işverene rücu hakkı saklıdır. İş kazası neticesinde alınacak olan tazminatın hesaplanmasında işverenin kusur oranı önem taşıdığı gibi SGK tarafından yapılan yardımların indirilmesi de önem taşıyacaktır. Bu konular geniş bir hukuki bilgi birikimini gerektirdiğinden dolayı hem davanın açılmasında hem de yürütülmesinde alanında uzman bir iş kazası avukatına danışmak olası kayıpların önlenmesi bakımından faydalıdır.

İş Davalarında İstinaf ve Temyiz Yolu

İş davalarında istinaf ve temyiz yolu açıktır. Fakat ilgili düzenlemeye göre direkt olarak temyiz başvurusu yapılamayacak, taraflar ilk olarak istinaf kanun yoluna başvuracaktır.

İş davalarında istinaf mahkemelerine başvuru süresi ilk derece mahkemesi kararının taraflara tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta olarak belirlenmiştir. Ancak bu kanun yolu her karar için geçerli değildir. HMK m.341 uyarınca miktar veya değeri her yıl belirlenen parasal istinaf sınırını aşmayan davalarda istinaf kanun yoluna başvuru yapılamayacaktır. Bu durumda temyize de gidilemeyeceği açıktır. Fakat bu sınırı aşan diğer davalarda İş Mahkemeleri Kanunu m.8 haricinde her karar için istinaftan sonra temyiz yoluna başvurulabilir. Bunun için de yine HMK m.362’de belirlenen parasal temyiz sınırının aşılmış olması gerekmektedir.

İş davalarında temyize başvuru yolları anılan Kanun ve ilgili maddede bazı istisnalar sayılarak kapanmıştır. Buna göre temyiz edilemeyen kararları şu şekilde saymak mümkündür:

  1. İşveren tarafından toplu iş sözleşmesi ya da işyeri düzenlemeleri uyarınca disiplin cezalarının iptali istemiyle işçinin açtığı davalarda verilen kararlar
  2. Bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan davalarda verilen kararlar
  3. İş sözleşmelerinin feshedilmesinin geçerli olup olmadığının tespitine ilişkin, işe iade davalarında verilen kararlar
  4. İşyeri sendika temsilcisinin sözleşmesinin feshedilmesi neticesinde açılan feshin geçersizliğine ilişkin davalarda verilen kararlar
  5. Yasadışı grev veya lokavtın tespiti için açılan davalarda verilen kararlar
  6. Toplu iş sözleşmesi yapılacak işyerlerinin işletme niteliğini haiz olup olmadığının tespiti için açılan davalarda verilen kararlar.

İş Davalarında Vekaletname

İş davalarında vekaletname diğer davalarda olduğu gibi yalnızca bir Baroya kayıtlı avukata verilebilecektir. Bu vekaletname kişinin kendisini mahkemede temsil etmesi, dava sürecinin takip edilmesi ile gerekli iş ve işlemlerin yapılması için verilmektedir. İş davalarında vekaletname yalnız bir avukata verilebileceği gibi birden fazla avukat ile temsil de mümkündür.

İş davalarında vekaletname her ne kadar zorunlu olmasa da dava açılmadan önce yapılan hazırlık, dilekçeler aşaması, davanın takip edilmesi ve hukuka aykırı delillere itiraz edilmesi, tanıkların ve delillerin tespiti ile mahkemeye sunulması, bu delillerin değerlendirilmesi vb. işlemlerin hukuki mevzuata hakim bir iş hukuku avukatı tarafından takip edilmesi süreci hızlandırmaktadır. Sürecin hızlı ilerlemesinin yanında doğru ilerlemesi ve mahkemeden beklenilen sonucun alınması anlamında da iş davalarında avukata vekaletname verilmesi faydalı olmaktadır.

İş davalarında vekaletname ücreti temel olarak Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenmekle beraber temsil eden avukatın bilgi birikimine, tecrübesine, bulunduğu şehir veya yaptığı iş ve işlemlere göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu anlamda kesin bir ücret belirtmek mümkün değildir. Ancak örnek olması bağlamında İstanbul Barosunun her yıl belirlediği Vekil En Az Ücret Tarifesinde 2019 yılı için İş Mahkemelerinde görülen:

-Değeri parayla ölçülebilen davalarda 4900 TL’den az olmamak şartıyla dava değerinin %15’i

-Değeri parayla ölçülemeyen davalarda ise 4900 TL vekalet ücreti olarak belirtilmiştir.

İş Kazası Davalarında Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin desteğinden yoksun kalan kimselerin başvurabileceği bir yoldur. Bu nedenle iş kazası neticesinde bir ölüm gerçekleşmişse ölenin yakınları söz konusu tazminatı alabilmek adına dava açabileceklerdir. Ancak bunun için ölen kişi ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi var olmalıdır. Destek olan kişinin ölmesi sonucunda destekten yoksun kalan kişi ya da kişilerin zarara uğramış olmaları da bu tazminat davasını açabilmek için aranan şartlar arasında yer almaktadır. Ancak manevi zararların destekten yoksun kalma tazminatı çerçevesinde talep edilebilmesi mümkün değildir. Aynı zamanda işçinin ölümünde buna sebebiyet verilmiş olması gerekmektedir. Kusur olmaksızın ölüm gerçekleştiği takdirde sorumluluk söz konusu olmayacağından dolayı destekten yoksun kalma tazminatının da talep edilmesi mümkün olmayacaktır.

Destekten yoksun kalma tazminatı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmadığından dolayı bunun üçüncü kişilere devredilmesi mümkündür. Aynı zamanda bu tazminatın talep edilebilmesi için destek olan kişi ile destek gören kişi arasındaki ilişkinin karşılıksız olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu ilişki bir sözleşmesel ilişki haline dönüşecektir. Ayrıca destek olma, süreklilik ve devamlılık arz etmelidir. Destek, destek görenin yaşam standartlarını yükseltmekten ziyade onun temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olmalıdır. Tüm bu şartların varlığı halinde sorumlu kişilere karşı destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulabilecektir. Bu konuda bir iş kazası avukatına danışılması her bakımdan faydalı olacaktır.

İş Kazası Bildirimi Nedir?

İş kazası bildirimleri bu tarz can sıkıcı durumlar için üzerinde ilk durulması gereken husus olarak göze çarpıyor. Tanım olarak, meydana gelen bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için, çalışan kişinin sigortalı olması ve vuku bulan olayın işveren tarafından faaliyet gösteren iş yerlerinin birinde olmuş olması gerekmektedir. Tabi bunların yanında işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş sırasında meydana gelmesi de gerekiyor. Yani örneğin çalışan bireyin öğle yemeği sırasında başka bir mekanda geçirdiği kaza iş kazası olarak sayılmıyor. İş kazası avukatı olarak iş kazası bildirim sürelerinden bahsetmemiz gerekirse;

  1. Bu konuda 5510 numaralı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu 4/a bendine göre, yazılı hizmet akdiyle bir veya birden daha fazla işveren tarafından ücretli çalıştırılan sigortalıların (işçilerin) iş kazası geçirmeleri durumunda; işverenleri tarafından derhal işyerinin tescilli bulunduğu sosyal güvenlik kurumuna kazadan sonraki üç iş günü içerisinde;
  2. Türkiye ile sosyal güvenlik anlaşması imzalamamış ülkelerde iş yapan işverenler tarafından yurt dışına götürülen işçilerle alakalı herhangi bir iş kazası oluşması durumunda aynı şekilde işveren tarafından gerekli kuruma kazadan sonraki üç iş günü içerisinde haber verilmesi;
  • 5510 numaralı maddenin (b) bendi kapsamında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmakta olan sigortalıların (örneğin eski bağ-kurlular) iş kazası geçirmeleri durumunda, durumu bildirecek duruma geldikleri günden sonraki üç iş günü içerisinde;
  1. Yukarıda bahsedilen haller dışındaki durumlarda ayrıca 4857 numaralı kanun çerçevesinde iş yerlerinde meydana gelmiş olan iş kazası ya da meslek hastalığı tespiti, olayın meydana geldiği günden itibaren iki iş günü içerisinde şirketin tescil edildiği çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarına bağlı bölge müdürlüklerine bildirmek zorundadırlar.
  2. Son olarak meydana gelen iş kazalarının işverenler tarafından derhal kazanın olduğu yerdeki kolluk kuvvetlerine de bildirilmesi gerekmektedir. Tüm bunlardan sonra iş kazası avukatı devreye girebilir.

İş Kazasında Yapılması Gerekenler

İlk yapılması gereken husus olay yerine sağlık personelinin çağrılması ve diğer çalışanlar için de çalışma ortamının güvenliğinin sağlanmasıdır. Eğer çalışılan iş yerinde sağlık personeli ve hekim varsa öncelikli olarak bu kişilerin olay yerine intikalleri sağlanmalıdır. Hemen ardından olayın resmi bir boyut kazanabilmesi ve kayıt altına alınabilmesi için de kolluk kuvvetlerine haber verilmelidir. Eğer ortamda yangın ihtimali varsa derhal itfaiyenin de olay yerine çağrılması sağlanmalıdır. Ayrıca ortamdaki güvenlik önlemlerinin alınması da hemen sonraki adım olarak göze çarpmaktadır. Tüm bu durumlardan sonra hukuki olarak çalışanın tüm haklarının iş kazası avukatı tarafından korunacağı unutulmamalıdır. Topo Hukuk Bürosu iş kazalarında, çalışanın ve iş verenlerin tüm yasal haklarını korumada ve kullanmada başvuracakları çok önemli bir adres durumundadır.

Yayım tarihi: 3 Eyl 2015