İptal ve Tam Yargı Davaları: Nedir? Nasıl Açılır?

  1. Topo Hukuk
  2. İdare Hukuku
  3. İptal ve Tam Yargı Davaları: Nedir? Nasıl Açılır?
İptal ve Tam Yargı Davaları

İptal ve tam yargı davaları, idari yargılama hukukunun önemli iki davasıdır. İptal ve tam yargı davaları hakkındaki düzenlemeler, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenmiştir. Her iki dava da detaylıca ele alınması gereken konulardır. Bu davaların çözüme kavuşturulmasında Danıştay içtihatlarına da ihtiyaç duyulmaktadır ki idari yargılama hukuku esasen içtihat hukukudur.

İptal ve tam yargı davalarını kısaca tanımlamamız ve özellikleri hakkında bilgi vermemiz ilerleyen bölümlerin daha iyi anlaşılması bakımından faydalı olacaktır. İptal davaları, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen idari işlemlerin geçmişe etkili bir şekilde ortadan kaldırılması için açılan idari davalardır. İptal davası, idare hukukuna özgü bir dava tipi olup davanın konusunu yalnızca idari işlemler oluşturmaktadır. İptal davalarının çözümlenmesinde re’sen inceleme yöntemi uygulanmaktadır. Yani idari işlemden doğan iptal davasının çözümlenmesinde idari yargı yeri, davanın taraflarının sunduğu kanıtlarla bağlı değildir; kanıtları kendiliğinden araştırma yetkisi vardır. Henüz yapılmış bir işlem yokken idareyi belli bir yönde işlem yapmaya zorlamak maksadıyla iptal davası açılması mümkün değildir. Aynı zamanda hukuken yok hükmünde sayılan işlemlere karşı da iptal davası açılamayacaktır.

İptal davaları, idarenin gerçekleştirmiş olduğu bir işlemin hukuka aykırılığı gerekçesiyle ve bu işlemin iptali talebiyle açılmaktadır. Yani mahkeme, yalnızca iptal kararı verebilir; idare yerine geçerek idari işlem tesis edemez. İptal davası açabilmenin en önemli şartı; menfaat ihlalinin varlığıdır. Bu dava, kamu düzeninden kaynaklandığından dolayı önceden feragat edebilmek mümkün değildir. İptal davası hakkında son olarak şunu da belirtmeliyiz ki bu dava idarenin tamamlanmış, kesinleşmiş ve icrai nitelikteki işlemlerine karşı açılabilir.

Tam yargı davasının özelliklerine baktığımız zaman ise ilk söylememiz gereken bu davanın idari işlem ve eylemlerden doğan zararın giderilmesi için açıldığıdır. Tam yargı davası açılabilmesi için kişisel hakkın ihlal edilmesi gerekmektedir ki bu davayı, iptal davasından ayıran en önemli özellik budur. Tam yargı davasının açılabilmesi için ortada bir zararın olması gerekmektedir ve söz konusu zarar idarenin eylem ya da işleminden kaynaklanmalıdır. Dava, subjektif nitelik taşımakta olup sadece hukuka aykırılık iddiasıyla açılabilir. Dava neticesinde verilecek olan karar, sadece hakkı ihlal olunan açısından hüküm doğuracaktır. Tam yargı davasında istem sadece tazminat olup işlemin iptali için iptal davası açılması gerekmektedir.

İptal ve tam yargı davaları, uzmanlık ve tecrübe gerektiren davalar olup bu konuda alanında uzman bir idare hukuku avukatından destek alınmalıdır. Aksi halde sürelerin kaçırılması veya içtihatların yanlış yorumlanması gibi hatalar yapılarak telafisi mümkün olmayan zararlarla karşılaşmak söz konusu olacaktır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ikinci maddesinde idari dava türleri şu şekilde sayılmıştır:

İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

İptal Ve Tam Yargı Davaları Nedir?

İptal davası; bir idari işlemin hukuka aykırılık iddiası ile idare mahkemesi tarafından iptali için açılan bir davadır. İptal davası karmaşık olmayan ve kolay işleyen niteliğiyle yargısal bir denetim yolu olarak öngörülmüştür. Bir diğer yandan idari işlemler yasallık karinesinden yararlanır ve idari işlemlerin hukuka uygun olduğu varsayılır. İdari davalar sayesinde idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğu yargısal yolla denetlenir. Bu sayede kamu hizmetlerinin hukuk kurallarına ve hizmetin gereklerine uygun bir biçimde gerçekleştirilmesi sağlanır. İptal davalarının özelliklerinden biri mahkemenin verdiği iptal kararının dava konusu işlemi ilk yapıldığı andan itibaren ortadan kaldıracak şekilde sonuçlanmasıdır. Farklı bir deyimle ifade etmek gerekirse iptal kararı ile idari işlemin bütün hüküm ve sonuçları geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılır. İdari yargıda iptal davalarında genel görevli mahkemeler idare mahkemeleridir.

Tam yargı davası; idarenin herhangi bir işlemi, eylemi veya ihmali sebebiyle kişilerin ihlal edilen haklarının yerine getirilmesi veya uğradıkları zararların giderilmesine yönelik olarak açılan davalardır. Tam yargı davası özel hukuktaki tazminat veya alacak davasına benzer nitelik taşımaktadır. Ancak burada dava idare aleyhine açılır. Bu sebeple tam yargı davalarının idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan zararların tazmin edildiği tazminat davaları olarak tanımlanması mümkündür. Tam yargı davası kişisel hakları doğrudan zarar gören kişi tarafından açılabilecektir. Tam yargı davalarında genel görevli yargı yeri idare mahkemeleridir.

İptal Ve Tam Yargı Davaları Farkları

İptal ve tam yargı davası arasında birtakım benzerlikler ile farklılıklar bulunmaktadır. İlk olarak ifade etmek gerekir ki her iki dava türüne de aynı yargılama yöntemi uygulanmaktadır. Farklılıklar ise şöyle açıklanabilir:

Tam yargı davalarını iptal davalarından ayıran önemli bir özellik tam yargı davalarının kişisel hakkın tazminine yönelik olmasıdır. İptal davalarında işlemlerin hukuka uygun olup olmadığı incelendiği için verilen kararlardan iptal edilen işlemle ilgili herkes yararlanabilmektedir. Ancak tam yargı davalarında verilen kararlar yalnızca davanın tarafları bakımından sonuç doğurmaktadır.

İptal davası objektif tam yargı davası ise sübjektif niteliktedir.

İptal davasının açılabilmesi için bir menfaatin ihlal edilmiş olması yeterli görülmüştür. Fakat tam yargı davalarında idarenin işlem ve eylemi sebebiyle davacının maddi veya manevi zarara uğrayıp uğramadığı araştırılmaktadır.

Tam yargı davalarına idarenin tek yanlı işlemleri, eylemleri veya idari sözleşmeler konu olabilirken iptal davalarında yalnızca idarenin tek taraflı işlemleri konu olmaktadır.

Tam Yargı Davalarında Süre

İptal ve tam yargı davaları konusunda ele almamız gereken bir diğer husus da tam yargı davalarında süredir. Süre, her iki dava tipi açısından önem arz etmekle beraber tam yargı davaları bakımından daha ayrı bir önemi vardır. Çünkü tam yargı davaları, tazminat davaları olup bu durumda idarenin tesis ettiği zarar doğurucu  eylemin ya da işlemin tarihi, tazminat istemiyle dava açılabilmesi bakımından önemlidir.

Tam yargı davalarıyla ilgili süreler temel olarak İYUK m.12 ve m.13’te düzenlenmiştir. İlgili maddelere göre davacı, bir idari işlemde dolayı zarara uğradığı takdirde iptal davası açmadan doğrudan süresi içerisinde tam yargı davası açabilir. Bu şekilde açılacak olan tam yargı davası gene dava açma süresi olan 60 gündür. Ancak bazı hallerde önce iptal davası sonra tam yargı davası açılabilir, kanunen buna engel yoktur. Böyle bir durumda iptal davası sonucunda idari işlemin iptal edilmiş olması gerekmez. Yani idari işlem iptal edilmese de tam yargı davası açılabilir. İptal davası açılmışsa, bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veyahut kanun yollarına başvurulmuşsa bu halde verilecek kararın tebliğinden itibaren dava açma süresi içinde tam yargı davası açılabilir.

İYUK m.13 ise idari eylemden doğan zararlara karşı açılacak olan tam yargı davalarının süresini düzenlemiştir. Buna göre, idari eylemden dolayı hakları ihlal edilmiş olanlar idari dava açmadan önce söz konusu eylemleri yazılı bildirim üzerine ya da başka şekilde öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde ilgili idareye başvuruda bulunarak haklarının yerine getirilmesini talep etmelidirler. Eğer bu istekler kısmen veya tamamen reddedilirse bunun tebliğini izleyen günden itibaren veya istekle ilgili 60 gün içinde cevap gelmezse bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi için tam yargı davası açılmalıdır. Görüldüğü gibi burada önce ilgili idaretye başvuru zorunlu kılınmıştır; doğrudan dava açılması mümkün değildir. İptal ve tam yargı davaları hakkında gerek süreler gerekse izlenecek prosedürle ilgili pek çok fark olduğundan bu konuda uzman bir avukata mutlaka danışılmalıdır.

İptal Davasının Sonuçları

İptal ve tam yargı davaları, birbirinden farklı iki dava türü olup sonuçları da farklılık göstermektedir. İptal davası sonucunda dava, ya reddedilecek ya da kabul edilecektir. Davanın reddedilmesi halinde dava konusu işlem üzerinde herhangi bir sonuç meydana gelmeyecektir, dava konusu idari işlemin hukuka uygun olduğu saptanmış olacaktır. Taraflar ise davanın süre aşımı sebebiyle reddedilmiş olması hali dışında eksik olan bir ön koşul varsa bu ön koşulu yerine getirmek kaydıyla o işlemin iptali için dava açabilirler. Fakat eğer iptal davası esastan reddedilirse davacı aynı işleme karşı ikinci kez dava açamayacaktır.

Mahkeme tarafından iptal kararı verilmesiyle idari işlemin varlığı sona erecektir. Bu karar, geçmişe etkili olup işlemin tesis edildiği tarihten itibare ortadan kaldırılacaktır. İptal kararı ile birlikte işlemden önceki durum geri gelir ve işlem hiç yapılmamış sayılır. Davalı idare, verilen iptal kararını uygulamak zorundadır ve verilen iptal kararı yalnızca taraflar için değil; herkes için sonuç doğurmaktadır. Aynı zamanda son olarak şunu da belirtmeliyiz ki iptal davalarında görevli mahkeme, kanunda aksi öngörülmedikçe idare mahkemesidir.

İptal Ve Tam Yargı Davası Birlikte Açılması

İptal ve tam yargı davasının birlikte açılması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. Maddesinde açıklanmıştır. Kanun hükmü uyarınca ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a, vergi ve idare mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açma imkanına sahiptir . Tazminata hükmedilmesi için idari işlemin hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş olmasına gerek yoktur. Çünkü fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine göre bir idari işlem hukuka uygun olsa da zarar meydana getirebilir ve bu durumda zararın tazmini gerekmektedir. İptal ve tam yargı davasının birlikte ya da ayrı açılmasında profesyonel destek alınması yerinde bir hareket olacaktır. Ayrıca ilk olarak iptal davası açılarak bu davanın karara bağlanmasından sonra da tam yargı davasının açılması mümkündür. İptal davası idarenin tek taraflı işlemlerine karşı açılabilmektedir bu sebeple iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılması yalnızca idari işlemlerin söz konusu olduğu durumlarda mümkündür.

 Sonuç olarak, ilgililer, haklarını ihlal eden bir idari işleme karşı iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilir

İptal Davasının Tam Yargı Davasına Dönüşmesi

İptal davasının tam yargı davasına dönüşmesi ile bahsedilen husus yukarıda da değindiğimiz gibi önce iptal davasının açılması ve karara bağlanması bunun ardından ise tam yargı davasının açılmasıdır. Kanun maddesine baktığımızda iptal davasının karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya verilen karar doğrultusunda kanun yollarına başvurulması ihtimalinde verilecek yeni kararın tebliğinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açılması mümkündür. Kararın tebliğini izleyen günden itibaren 60 günlük sürede tam yargı davası açılabilmektedir. Yine aynı şekilde bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açılması mümkündür.

İdari işlemden kaynaklanan zararın her zaman kesin ve belirlenebilir olmaması sebebiyle ilgililerin önce işlemin iptalini dava etmesi ardından da kesinleşen zararların tazminini istemeleri daha uygun bir yoldur. Burada belirtmek gerekir ki tam yargı davasının açılabilmesi için önceden açılan iptal davasının davacı lehine sonuçlanmış olması gerekli değildir. İptal davasının reddedilmiş olması idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu idari işlemler sebebiyle yaşanan hak ihlallerinde ilgililere iptal ve tam yargı davasını birlikte açma hakkını ya da önce iptal davasının açılarak neticelenmesinden sonra tam yargı davasını açma hakkını düzenlemektedir.

İptal Ve Tam Yargı Davası Dilekçesi

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda iptal davası açılması için öngörülen süre (özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde) Danıştay’da ve idare mahkemelerinde 60, vergi mahkemelerinde 30 gündür. İvedi yargılama usulü kapsamındaki davalarda süre 30 gün, merkezi ve ortak sınavlara ilişkin davalarda ise 10 gündür. Yokluk derecesinde hukuka aykırı işlemlere karşı ise her zaman dava açma hakkı saklıdır. İdari işlemlere karşı yargı yoluna başvurulmasından öce uyuşmazlığın çözümü için idareye başvurarak söz konusu işlemin gözden geçirilmesini talep etmek mümkündür. İlgililer iptal davasının açılması için idare hukuku alanında uzman bir avukata vekalet vererek dava süresi içerisinde dilekçe yazılmasını talep edebilirler.

Tam yargı davası açma süresi zarara yol açan işlem veya eylem ile zararın kapsamının öğrenilmesinden itibaren işlemeye başlar. İdari eylemler sebebiyle hakları ihlal edilmiş olan kimseler idari dava açmadan önce, bu eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerekmektedir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde ya da istek hakkında 60 gün içerisinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açılabilir. Dava dilekçesi kural olarak davanın açılacağı mahkeme başkanlığına sunulur.

İptal Ve Tam Yargı Davası Örnekleri

İptal ve tam yargı davalarıyla uygulamada sıkça karşılaşılmaktadır. Tam yargı davalarına trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davaları, kazı çalışmalarının sebep olduğu hak ihlalleri ve doktor hatası (malpraktis) hizmet kusurları sebebiyle açılan tazminat davaları örnek olarak gösterilebilir.

İptal davasına bir örnek vermek gerekirse: üniversite rektörlerinin atanmaları üç aşamalı bir işlemdir. Öğretim üyelerince altı adayın belirlendiği seçim; Yükseköğretim Kurulu’nun altı adaydna üçünü Cumhurbaşkanı’na sunması ve Cumhurbaşkanı’nın atama işlemi. Öğretim üyelerinin seçiminde veya Yükseköğretim Kurulu’nun aday gösterme işleminde hukuka aykırılık bulunması halinde bu işlemler hazırlık işlemleri olmasına rağmen dava edilebilirler.

Topo Hukuk Bürosu idare hukukuna ilişkin konularda müvekkillerine uzman avukatlar aracılığıyla yasal destek sunmaktadır. İnternet sitemiz üzerinden avukata sor danışma formunu doldurarak ya da  [email protected] adresinden ekibimize ulaşabilirsiniz.

Yayım tarihi: 27 Kas 2019