Ülkemizde sigortasız olarak çalıştırılan işçi sayısının günden güne azaldığını ancak ne yazık ki halen daha bu sayının oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. İşverenlerin sigortasız işçi çalıştırmamaları ve çalışanların pek çok temel haktan mahrum kalmamaları adına çok ciddi yaptırımlar öngörülmüştür. ‘Sigortasız işçi çalıştırmanın cezası 2020 yılında nedir? Sigortasız işçi iş kazası geçirirse cezası ne olur? Sigortasız işçi iş kazası geçirirse işveren ne yapmalıdır? Sigortasız işçi iş kazası geçirirse tazminat alabilir mi?’ soruları binlerce sigortasız çalışanın ve işverenin merak ettiği soruların başında gelmektedir. Biz de makalemizde sigortasız işçi iş kazası geçirirse ne olur konusunu detaylı bir şekilde sigortasız işçi iş kazası yargıtay kararları ışığında ele alacağız.

Sigortasız İşçi Çalıştırmanın Cezası Nedir?

İşverenin birincil yükümlülükleri arasında işçinin sigortalılık hakkı yer almaktadır. Bu yönüyle kayıt dışı işçi çalıştırmak işçinin sahip olduğu en büyük güvencenin gasp edilmesi anlamına gelmektedir. İşveren, işçinin işyerinde işe başladığı andan itibaren durumu Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmek ve işçinin sigortasını başlatmak zorundadır. İşçinin deneme süresi içerisinde olması halinde de yine aynı durum geçerlidir.

Sigortasız işçi çalıştırmanın cezası hatta belki de en önemli yaptırımlarından biri olan idari para cezalarıdır. İşverenin çalışanlarına sigorta yapma mecburiyeti varken, çalışanlarına sigorta yaptırmaması durumunda işverenin ödemesi gereken cezalar dönemin asgari ücreti üzerinden hesaplanmaktadır. Söz konusu cezalar bilanço esasına göre defter tutma yükümlülüğü olan, diğer defterleri tutma yükümlülüğü olan veya defter tutma yükümlülüğü olmayan işverenlere göre farklılık göstermektedir. Ayrıca mahkeme kararı ile, işverenin kendi beyanına göre veya SGK müfettişlerinin teftişi ile sigortasız işçi çalıştırdıklarının tespit edilmesine bağlı olarak para cezaları da yine değişkenlik gösterebilmektedir.

Müfettişlerin yaptıkları teftiş sonunda sigortasız kaçak işçi çalıştırıldığını tespit etmeleri halinde 1 yıl sürede 1 işçi için belirlenen para cezası şu şekildedir:

  • Bilanço esasına göre defter tutması gereken işverenlere 38 asgari ücret cezası verilmektedir ve 2020 yılı için bu tutar 111.834 TL olmaktadır.
  • Diğer defterleri tutan işverenlerin ödemesi gereken ceza tutarı 32 asgari ücrettir. Bu da 2020 yılı için 94.176 TL’ye denk gelmektedir.
  • Defter tutmakla yükümlü olmayan işverenlerden 29 asgari ücret ceza talep etmektedirler. 85.347 TL’ye denk gelmektedir.

İşverenin sigortasız kaçak işçi çalıştırdığı eğer mahkeme kararı ile tespit edilir ise; bu durumda defter tutma yükümlülüğüne bakılmadan işverene 26 asgari ücret ceza kesilmektedir. Görüldüğü üzere bilanço esasına göre defter tutması gereken, diğer defterleri tutması gereken veya defter tutma zorunluluğu olmayan işverenlere eşit tutarda ceza kesilmektedir. 2020 yılındaki asgari ücret dikkate alındığında; 1 personel için 1 yıllık 76.518 TL ceza hesaplanmaktadır.

İşverenin sigortasız işçi çalıştırdığını kendisinin beyan etmesi durumunda da işverene cezai yaptırım uygulanmaktadır. Uygulanacak olan para cezası, 1 yıl süre ile 1 sigortasız kaçak işçi için 5.543 TL olarak belirlenmiştir. Burada da işverenin bilanço esasına göre defter tutmasına, diğer defterleri tutmasına veya defter tutma yükümlülüğünün olmamasına bağlı olmaksızın ceza tutarı sabittir.

İdari para cezasının yanında kayıt dışı istihdamın tespiti halinde ise işveren gerek devlet gerekse özel sektör tarafından sağlanan kredi avantajlarından yoksun kalmaktadır. Yine aynı şekilde işveren devlet teşviklerinden yararlanamamakta hatta teftiş incelemesi sonucu işyerinin kapatılması riski ile de karşı karşıya kalabilmektedir.

Görüldüğü üzere sigortasız işçi çalıştırmanın cezası oldukça ağırdır. Ayrıca sigortasız işçi çalıştıran işverenler işçinin iş kazası veya meslek hastalığına yakalanması halinde sağlık harcamalarının ya da kısa vade gelirlerinin ödemelerini üstlenmektedir.

Sigortasız İşçinin Yaşadığı Hak Kayıpları Nelerdir?

Herhangi bir güvence olmaksızın çalıştırılan kişilerin kaza anında düşündükleri bir diğer konu da sigortasız işçi iş kazası haklarını elde edebilir mi olacaktır. Bu konuya değinmeden önce sigortasız işçinin yaşadığı hak kayıplarını ele almak gerekmektedir. İlk olarak sigortasız olarak çalıştırılan kişilerin prim günleri Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmediği için emekli olma hakları olmamakta ya da kazançları oldukça düşük gösterildiği için emekli aylıkları da bir o kadar düşük olmaktadır. Bununla birlikte gerek kendileri gerekse bakmakla yükümlü oldukları kişiler sağlık haklarından faydalanamamaktadır. Bir diğer yandan sigortasız olarak çalıştırılan işçiler işten çıkarıldıklarında kıdem ve ihbar tazminatı alamamaktadır. Kıdem ve ihbar tazminatı ödemeyeceğini bilen işveren de dilediği zaman işçiyi haklı bir neden göstermeksizin işinden rahatlıkla çıkarabilmektedir. Görüldüğü üzere sigortasız olarak çalışan işçilerin herhangi bir iş güvencesine sahip olduğundan söz edilememektedir. Sigortasız işçilerin maruz kaldıkları hak kayıpları yalnızca bunlarla da sınırlı değildir. Sigortalı bir işçi İşsizlik Sigortası Kanunu’nda belirlenen şartları taşımak koşuluyla, işsiz kaldığı dönemde yine kanunda belirtilen süre ve miktarda işsizlik maaşı alabilmektedir. Ancak ne yazık ki sigortasız olarak çalıştırılan kişilerin bu haktan da yararlanma imkanı bulunmamaktadır. İlgili kanunda yer alan diğer şartların taşınması koşuluyla hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde;

  • 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün, 
  • 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün, 
  • 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün süre ile işsizlik ödeneği verilmektedir.

Sigortasız olarak çalıştırılan işçi yukarıda sayılan haklardan hiçbir şekilde yararlanamamaktadır.

Sigortasız İşçinin İş Kazası Yapması Durumu

Öncelikle burada sigortasız işçinin iş kazası yapma durumuna değinmeden önce iş kazası terimini açıklamak gerekmektedir. İş kazası terimi 2 farklı kanunda ele alınmıştır. 

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13. maddesine göre, iş kazası;

  1. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  2. İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
  3. Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  4. Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  5. Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ise iş kazasını “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” şeklinde tanımlamaktadır. Kısacası sigortasız işçi iş kazası geçirirse ölüm gerçekleşebilir, engelli hale gelebilir veyahut psikolojik olarak bu durumdan zarar görebilir. 

Önemle belirtmek gerekir ki işçinin sigortasız olması iş kazasının niteliğini değiştirmez. Günümüzde ne yazık ki pek çok kişi halen sigortasız olarak insan onuruyla bağdaşmayacak koşullarda çalıştırılmaktadır. İşverenler çalışanların zor durumda olmalarından ve çaresizliklerinden kendilerine yarar sağlamakta ve çalışanların sağlıklarını göz ardı etmektedir. Bu demek değildir ki bir işçi sigortasız bir şekilde çalıştırıldığında iş kazasına uğradığında korunmaya değer bir hakkı yoktur. Aksine sigortasız işçinin iş kazasına uğramış olması halinde işçi tüm haklardan yararlanma imkanına sahip olacaktır. Sigortasız işçi iş kazası haklarından yararlanabilir ve sigortasız işçi iş kazası geçirirse tazminat talep edebilir. 

İş Kazasında İşverenin Sorumluluğu Nedir?

Sigortasız işçi iş kazası geçirirse işveren ne yapmalıdır? İlk olarak iş kazası gerçekleştiğinde işveren tarafından, kolluk kuvvetlerine derhal ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na da en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirim yapılması zorunludur. Ancak bu süre iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Eğer ki bildirim işveren tarafından yapılmaz ise kazayı geçiren işçinin bildirim zorunluluğunu yerine getirmesi gerekir.

Öncelikle işverenin iş kazası nedeniyle tazmin sorumluluğunun doğması için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekmektedir. 

  • Bir kazanın olması, 
  • Kazanın bir iş kazası niteliğinde olması, 
  • İşverenin kusurlu olması, 
  • İş kazası sonucunda bedensel veya ruhsal bir zararın ya da ölümün ortaya çıkması,
  • Uygun illiyet bağının bulunması gerekir.

İş kazasından dolayı işverenin sorumluluğu üç halde sınırlandırılabilir:

  • Mücbir sebep: Mücbir sebep, sorumlunun faaliyet ve işletmesi dışında oluşan kesin ve kaçınılmaz olarak olayın meydana gelmesini etkileyen o an için karşı konulması mümkün olmayan olaylardır. İşverenin olayın meydana gelmesinde veyahut olayın sonuçlarının azaltılmasında herhangi bir kusurunun bulunmaması gerekmektedir. 
  • Zarar görenin ağır kusuru: İşçinin kendi davranışı illiyet bağının kesilmesine neden olmuş ise işçinin ağır kusurundan söz edilebilir. İşçi, işin ifası sırasında kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş ise onun bu davranışı işverenin sorumluluğunun kalkmasına teşkil eder. Gerekli dikkat ve özen kriteri belirlenirken ortalama bir işçinin davranış ve tutumları esas alınır. 
  • Üçüncü şahsın ağır kusuru: Üçüncü şahsın ağır kusuru neden-sonuç bağını kesebilecek yoğunlukta ise işverenin sorumluluğu ortadan kalkar. Zira bu durumda işverenin işletme tehlikelerine karşı önlem alma borcu geri plana itilmekte ve üçüncü şahsın ağır kusuru zararı doğuran sebep olmaktadır.

Genel olarak iş kazasında işçinin sorumluluğu bu şekilde olmakla birlikte belirtilen hususlar sigortalı işçinin iş kazası yaşaması halinde geçerli olmaktadır. Sigortasız bir işçinin iş kazası geçirdiği hallerde işveren kusur oranına bakılmaksızın sorumlu tutulmaktadır. İş kazası sebebiyle işçinin uğradığı her türlü zararı tazmin etmek zorundadır. Yine aynı şekilde işçiye SGK tarafından ödenen ücretler için SGK işverene rücu etmektedir. 

İş Kazasında Sigortasız İşçinin Sorumluluğu Nedir?

Peki, sigortasız işçi iş kazası geçirirse ne yapmalıdır? Sigortasız olarak çalıştırılan bir işçi iş kazası geçirdiğinde, işçinin kendisi ve yakınları durumu hastane polisine bildirerek kazanın bir iş kazası olduğunu dile getirmelilerdir. Ardından iş kazasının gerçekleştiği yerin Cumhuriyet Savcılığı ve kolluk kuvvetlerini harekete geçirip kaza yerinde olay yeri inceleme yaptırmaları gerekmektedir. Ayrıca olaya şahit olan kişilerin de tanık olarak gösterilmesi ve ifadelerinin kolluk tarafından alınmalarının sağlanması gerekmektedir. Eğer işveren işçisi sigortalı olmadığı halde iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmez ise ileride çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalabilecektir. Bu noktada sigortasız işçinin, elindeki delillerle birlikte öncelikli olarak bağlı bulunduğu Çalışma Bölge Müdürlüğüne giderek iş kazası hakkında idari inceleme talebinde bulunması gereklidir. Tüm bu işlemlerin ardından olayın iş kazası olup olmadığının tespit edilebilmesi için işçi, iş kazası tespit davası açmalıdır. 

Sigortasız İşçi İş Kazası Halinde Mahkemeye Başvurabilir mi?

Daha önce de belirttiğimiz gibi sigortasız işçi iş kazası haklarından yararlanabilmektedir. Sigortasız olarak çalıştırılan bir kişinin iş kazası yaşaması durumunda mahkemeye başvurma imkanı bulunmaktadır. İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmesine rağmen meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemiş ise hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği bir iş kazasının tespiti davası açılmalıdır. İş kazasının tespiti davasının iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zaman dilimi içerisinde açılması gerekmektedir. İş kazası tespit davasının sonuçlanmasının ardından sigortasız işçi işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açma imkanına da sahiptir. İş kazası tazminat davası ayrı bir dava şeklinde açılmaktadır. 

Sigortasız İşçi İş Kazası Davasını Nasıl Açabilir?

İş kazası davalarında görevli mahkeme İş Mahkemeleri’dir. İş kazası davasında yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesi veya işçinin işini yaptığı iş yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Ayrıca iş kazası nedeniyle maluliyete uğrayan işçinin veya sigortasız işçi iş kazası geçirirse ölüm gerçekleşmiş ise ölen işçinin davacı yakınlarının yerleşim yeri iş mahkemesi de yetkilidir. Sigortasız işçi görevli ve yetkili mahkemeye vereceği bir dilekçe ile iş kazası davasını açabilmektedir. İş kazasının tespiti davası ve iş kazası tazminat davaları iş hukuku alanında hizmet veren bir avukat vasıtasıyla açılmalıdır. Bu tür davalar işin mahiyeti gereği hukuki bilgi ve tecrübe gerektiren davalardır. Davanın yanlış yürütülmesi sonucunda işçinin çok ciddi hak kayıpları yaşaması söz konusu olabilmektedir. 

Topo Hukuk Bürosu uzun yıllardır hukukun pek çok farklı alanında uzman avukatları vasıtasıyla müvekkillerine hem hukuki danışmanlık hem de avukatlık hizmeti sağlamaktadır. İş hukuku, ekibimizde yer alan avukatların oldukça bilgili ve tecrübeli oldukları hukuk dallarının başında gelmektedir. İnternet sitesinde yer alan iletişim bilgileri vasıtasıyla uzman avukatlarımızla iletişime geçebilir ve danışma formunu doldurarak sorularınızı sorabilirsiniz.  

Sigortasız İşçi İş Kazası Durumu Yargıtay Kararları

Tazminat Davasından Önce İş Kazasının Tespiti Davası Açılmalıdır

Somut olayda; iş kazası olduğu iddia olunan 20.04.2006 tarihli olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca sigortalının maluliyet oranının tespiti ve giderek kendisine iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Bu açıklamadan olarak belirtilen husustaki eksiklik giderilmeden Mahkemece neticeye varılması doğru olmamıştır.

Bunun yanında yargılama konusu trafik kazasında tüm kusur kendisinde bulunan dava dışı sürücü Metin G. davalı şirket çalışanı(istihdamı) olup yine kazaya konu aracın da davalı işverene ait bulunmasına göre davalı şirketin gerek istihdam eden olarak gerekse araç işleten olarak anılan kazada kusursuz sorumluluğunun bulunacağının mahkemece karar yerinde gözetilmemesi de ayrıca hatalı olmuştur.

Yapılacak iş; öncelikle davacıya 20.04.2006 tarihli iş kazası iddiasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi için önel vermek, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde bu kez Sosyal Güvenlik Kurumunun ve hak alanını etkileyeceğinden işverenin hasım gösterildiği “iş kazasının ve maluliyet oranının tespiti” davası açması için davacıya önel vererek açılacak olan bu tespit davasının neticesini beklemek, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise bu kez davacının anılan kaza nedeniyle oluşan maluliyet oranının tespiti için Kuruma müracaat etmesini sağlamak ve buradan çıkacak sonuca göre davalı şirketin gerek istihdam eden gerekse araç işleten olarak kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu da gözeterek tüm delileri bir arada değerlendirip neticesine göre karar vermekten ibarettir (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi – Karar: 2015/5902).

SİGORTALILIK STATÜSÜNÜN OLUŞUMU İÇİN HERHANGİ BİR ŞEKİL KOŞULU ÖNGÖRÜLMEMİŞTİR. ASIL OLAN ÇALIŞMAYA BAŞLAMA DURUMUDUR.

Sigortalılığın oluşması yönünden ilk koşul, taraflar arasında hizmet akdinin varlığına ilişkindir. Hizmet akdi BK’nın 313. maddesinde belirlendiği üzere iş sahibi ile işçi arasında yapılan belli veya belli olmayan bir süre için görülen iş karşılığı ücret ödenmesini gerektiren bir sözleşmedir. Bu sözleşmede ana unsur iş ve ücrettir. 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdini sadece bu unsurlara bağlı olarak kabul etmek mümkün değildir. Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ana koşulları olmak üzere 506 sayılı Yasa’nın öngördüğü “hizmet sözleşmesi” bir veya birden fazla işveren ile çalıştırılan arasında oluşturulan, süreli veya süresiz belli bir zaman dilimi içerisinde, işveren emir ve gözetimi altında, iş görmeyi hüküm altına alan hukuksal ilişkidir. Sigortalılığın oluşumu yönünden ilk unsur iş görecek kişinin belli bir zaman dilimi içerisinde, hizmetini işverenin emrine hasretmesidir. Bu zaman dilimi günün tüm süresini kapsayabileceği gibi, günün veya haftanın belli saatlerine de hasredilebilir. Haftanın veya ayın belli gün ve saatlerinde dahi çalışma söz konusu olabilir. Önemli olan düzenli bir çalışma ilişkisinin varlığıdır. Düzenli çalışma ilişkisinin varlığı iş akdinin zaman unsurunu ortaya koyar. Çalışanın, hizmetini belli zaman dilimi içerisinde, işveren emrinde ve onun vereceği direktif doğrultusunda gerçekleştirilmesi, hizmet akdinin ikinci unsuru olan bağımlılık unsurunu oluşturur. Hizmetin fiilen verilmesi, her durumda zorunlu değildir. İşverenin emir ve gözetimi altında hazır beklemek durumunda dahi bağımlılık unsuru gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, işverence gösterilen işlerin, çalışan tarafından, işveren emir ve direktiflerine uygun olarak görülmesi gerekir. Belirtilen bu iki ana unsurun birlikte gerçekleşmesi durumunda 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdinin, dolayısıyla sigortalılığın ilk koşulunun oluştuğu sonucuna varılır.

Sigortalılığın ikinci koşulu 506 sayılı Yasa’nın 5. ve 8. maddelerinde öngörülen işin görüldüğü bir işyerinin bulunmasıdır. Bir işyerinin varlığının saptanamaması durumunda sigortalılığın gerçekleştiğinden söz edilemez.
Üçüncü koşul eylemli çalışmanın varlığıdır. Yasal sigortalılıktan söz edebilmek için sigortalının işveren emir ve direktifleri altında, bilfiil, gösterilen işi yapması zorunludur. Çalışmanın, kimi durumlarda, görülen işin nitelik ve kapsamına göre devamın sürmesi mümkün olmayabilir. Sigortalının, işveren emir ve nezareti altında verilecek işi yapmaya hazır bir şekilde beklemesi dahi bu koşulun gerçekleşmesi için yeterlidir.
Yasa’nın 3. maddesinde gösterilen istisnalardan bulunmama bir diğer koşuldur. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için Yasa’nın 2. maddesinde sayılan koşulları taşıması yetmez, ayrıca 3. maddede gösterilen kişilerden bulunmaması gerekir.

Sigortalı sayılabilme yönünden gerek ücretin kendisi, gerekse ödenme biçim ve yöntemi zorunlu bulunmamaktadır. Parça başına ücret, götürü ücret, part-time çalışma karşılığı yapılan ödeme biçimleri sigortalılık koşullarını etkilemez.

Sigortalılık statüsünün oluşumu için herhangi bir şekil koşulu öngörülmemiştir. Resmi veya yazılı bir sözleşme biçimi şart değildir. Asıl olan sigortalının çalışmaya başlama durumudur. Eylemli olarak gerçekleşen bu durum sonucu sigortalılık statüsü kendiliğinden oluşur. (YARGITAY
21. Hukuk Dairesi 2009/1927 E.N , 2010/955 K.N.)

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin davalı Doruk İnşaat ve Dekorasyon San. Tic. Ltd. Şti’ne ait işyerinde sigortasız işçi olarak çalışmakta iken 24.09.2010 tarihinde havalandırma tertibatına elini kaptırması sonucu sağ elinin tüm parmaklarını kaybettiğini ileri sürerek 200.000,00-TL manevi tazminatın ve fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan müştereken ve müteselsilsen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili maddi tazminat talebini 15.04.2013 tarihli dilekçesi ile 57.097.64-TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı vekili, olayın 24.09.2010 tarihinde meydana geldiğini, 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, işin esasına girilecekse olay tarihinde davacının müvekkilinin işyerinde çalışmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu iddia ederek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davacının sunta dilimleme makinesinin havalandırma sistemini kontrol ettiği sırada yaralandığı ve bu yaralanmadan dolayı % 24.20 oranında malul kaldığı, bu olayın oluşumunda davalı işverenin %90, davacı işçinin ise % 10 kusurunun bulunduğu, olay tarihinde davacının 24 yaşında olup sürekli iş göremezlik derecesi itibariyle iş bulması güç olduğu ve bu olayın sonraki yaşamını da olumsuz etkileyeceği göz önüne alınarak davacının maddi ve manevi zararının telafisi amacına yönelik olarak 57.097,64-TL maddi tazminata ve manevi tazminata ilişkin talebinin ise kısmen kabulü ile 60.000.00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355;23.06.2004 gün 2004/13-921-370 ve 19.06.2013 gün 2013/21-20-868 sayılı kararları)

Yayım tarihi: 6 Tem 2020