Cinsel sorunlar sebebiyle boşanma davası hakkında; evliliğin, sosyal amacı sağlaması dışında bir de “cinsel arzuları tatmin etme” gayesi bulunmaktadır ki bu nedenle eşler arasında yaşanılan cinsel sorunlar, boşanmayı getiren olaylar arasında en sık rastlanılan durumlardan biri olarak görülmektedir. Bu tür sorunlar, kendi içerisinde çeşitlilik göstermekte olup; cinsel uyumsuzluk, cinsel tatminsizlik, eşlerin birlikte olmaktan kaçınması, taraflardan birisinin rızası olmadan cinsel birliktelik, cinsel şiddet, eşi istemediği cinsel ilişki yöntemlerine zorlama gibi birçok durum, evlilik birliğinin sarsılması ile sonuçlanmakta ve boşanma davalarına konu olmaktadır.
Birlikte yaşanan zaman içerisinde cinsel ilişkinin gerçekleşmemiş olması karşısında, eşler arasında nefret güdüsünün -hiç olmazsa, isteksizliğin- doğacağı şüphesizdir. Hatta önemle belirtilmelidir ki cinsel sorunların yaşandığı evliliklerde bu sorunun aşılmaması durumunda; aldatma, aile içi şiddet, güvensizlik gibi tutum ve davranışların doğma olabilitesi de yüksektir. Böylesine bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek hakkaniyetli ve doğru olmayacaktır. “Aile birliğinin temelden sarsıldığı” kabul edilmelidir.
Cinsel Sorunlar Boşanma Sebebi Midir?
Eşler arasında yaşanan cinsel sorunların, evliliğin sonlandırılması için yeterli bir sebep olarak görüldüğü pek tabi aşikârdır. Bu husus, pek çok yönden Yargıtay’a da konu olmuştur. Ancak bazı durumlarda bu sorunların tek başına yeterli bir boşanma sebebi olmadığı ve bazı şartların gerçekleşmesi gerektiği belirtilmektedir. Örneğin; cinsel sorunların boşanma sebebi olarak ele alındığı “cinsel ilişki kuramama” sebebi konusunda gerekirse rapor alınmalıdır veya evlilik birliği kurulduktan sonra kısa süre geçmişse ve cinsel sorun yaşanıyorsa, boşanma sebebi vardır demek mümkün değildir. Bahsini geçtiğimiz bu sorun ile ilgili Yargıtay’a konu olmuş bir davada; “Taraflar 5 gün bir arada kalmışlardır. Bu süre taraflar arasında cinsel uyumsuzluk bulunduğunu kabul için yeterli değildir. Yalnızca cinsel ilişkinin 5 gün içinde kurulamamış olması evlilik birliğinin temelden sarsıldığını göstermez.” vurgusu yapılmıştır. Cinsel sorunların neden olduğu boşanma sebeplerini kategorize etmek, konunun anlaşılması bakımından daha anlaşılır olacaktır. Bunlar;
- Varlığı boşanma sebebi olan davranışlar,
- Yokluğu boşanma sebebi olan davranışlar.
Çocuk sahibi olamama, tek başına boşanma nedeni olarak sayılmamalı; fakat çocuk sahibi olamamanın yarattığı evlilik içerisindeki anlaşmazlıklar ve şiddetli geçimsizlik boşanma nedeni olarak öne sürülerek pek tabi boşanma davası açılabilmektedir. Burada önemli olan husus ise; eşlerden birinin çocuk sahibi olamayacağını diğer eşin önceden bilmesinin boşanma açısından önem arz etmeyeceğidir. Çünkü, çocuk sahibi olamayacağını evliliğin gerçekleşmesinden önce bilen ve bu durumu kabullenmiş olan kişiler de sonrasında çocuk sahibi olmayı arzulayabilmektedir. Bu nedenle boşanma davası açacak kişilerin bu noktada; çocuk sahibi olamama durumundan ortaya çıkan şiddetli geçimsizlik halini hukuki gerekçe olarak öne sürmeleri gerekmektedir.
Evlilik içerisinde cinsel hayatın kötü olması, bireylerin sosyal ve diğer davranışlarını da doğal olarak etkilemekte; eşler arasındaki cinsel uyumsuzluğun ya da cinsel tatminsizliğin yaşanması, evlilik içerisinde huzursuzluk yaratmaktadır. Kişi, bu noktada kendini suçlu hissedebileceği gibi karşı tarafı da suçlu gördüğü tutum ve davranışlarıyla ifade edebilmektedir. Bu sorunların ileriki dönemlerde daha da büyümesi ve önünün alınamayacak bir hale bürünmesi muhtemeldir. Örneğin; cinsel tatminsizlik sonucu eşini aşağılama, eşini küçük görme, eşi ile alay etme gibi durumlar evlilik birliğini temelden sarsıcı sebepler arasında olup boşanma davası nedenidir. Cinsel uyumsuzluk ve tatminsizlik, psikolojik bir durumu ifade edip; eşler, aile terapisi yöntemiyle bu sorunların üstesinden gelebilmektedirler.
Evliliklerde, eşlerden birinin cinsel ilişkiye girmeyi reddetmesi veya cinsel birliktelikten kaçınması davranışının boşanma nedeni olarak sayılabilmesi için önemli olan husus; makul bir sebep olmaksızın birlikteliğin yaşanmamış olması gerekir. Bahsi geçen “makul bir sebep”ten kasıt; cinsel sağlık probleminin bulunması, kadınların özel günü olması, hastalık gibi geçerli sayılacak bir başka nedenin varlığı cinsel birliktelikten kaçınmak için meşru neden olarak kabul edilmektedir. Belirtmek gerekir ki tedavisi mümkün olan bir cinsel rahatsızlık olmasına rağmen tedaviye yanaşmamak da cinsel birliktelikten kaçınma kapsamında değerlendirilebilir. Taraflardan birinin “sürekli” olarak, haklı bir nedene sahip olmaksızın cinsel birliktelikten kaçınması, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve cinsel sorunlar nedeniyle boşanma davası açılmasına neden olacaktır.
Eşler arasında çekişme varsa, rapor alınması zorunlu olup, salt tanık anlatımı yeterli görülmemektedir. Kaldı ki kadında vajinismus hastalığı -cinsel birleşme anı geldiğinde kadınların yaşadıkları istemsiz kasılmalar sonucunda son derece ağrılı bir birleşme yaşanması sonucunda ortaya çıkan cinsel sorun- varsa; kadının, kocasının cinsel ilişki kuramadığı iddiasıyla açtığı dava reddedilmelidir. Görüldüğü gibi yasalar, çok açık ve net bir şekilde gözler önündedir.
Eşler Arası Cinsel Şiddet
Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma ve eşler arası cinsel şiddet; şiddet konusundan bahsettiğimizde veya “evlilik içerisindeki şiddet” denildiğinde genellikle akla gelen ilk şey fiziki şiddet olsa da, şiddetin bunun dışında da pek çok görünümü bulunmaktadır. Duygusal şiddet, sosyal şiddet, ekonomik şiddet ve cinsel şiddet olarak örneklendirebileceğimiz bu diğer şiddet türleri de eşler arasında yaşanabilmektedir. Cinsel şiddet, kişilik haklarına aykırı bir saldırı niteliği taşımaktadır ve eşler arasındaki bu sorun da boşanma sebeplerinden biri sayılmaktadır.
Cinsel taciz, bireyin istemediği halde maruz kaldığı cinsel içerikli her türlü davranışı ifade etmektedir. Bu davranış; sözlü, görsel veya fiziksel olabilir. Hem hukuki hem cezai sonuçları olan bu davranış; TCK 105. maddede düzenlenmiştir. Evlilik söz konusu olduğunda cinsel taciz tespitini yapmak zor olsa da aslında temel dayanak “istenilmeyen bir davranışa maruz bırakılmak” olduğundan; genel anlamdaki cinsel taciz kapsamına evlilik içerisindeki eşlerin birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da eklememiz yanlış olmayacaktır. Cinsel tacizden kasıt, bir nevi cinsel şiddettir. Özellikle de başkalarının yanında cinsellik içeren söz veya şakalara maruz bırakma, pornografik içerikli görselleri görmeye zorlama, cinsel ilişkiye zorlamak için psikolojik baskı yapma gibi haller, eşler arasındaki cinsel şiddete örnektir.
Cinsel şiddet, Yargıtay uygulamalarında güven sarsıcı bir davranış olarak kabul edilmekte ve boşanma sebebi sayılmaktadır. Cinsel şiddete maruz kalan eş, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilir. Cinsel şiddetin varlığı tanık, telefon veya internet mesajları gibi her türlü delille ispatlanabilir; ancak cinsel şiddet, genelde mahrem içerisinde ve eşler yalnızken gerçekleştiğinden çoğunlukla ispatında güçlük çekilmektedir. Böylesine güç bir durumun varlığında, cinsel şiddeti boşanma sebebi yapan tarafın olayları tutarlı ve ayrıntılı şekilde anlatması, bilhassa çelişkiye düşmemesi son derece önem arz etmektedir.
Eşler arasında gerçekleşebilecek, birbirinden farklı üç tip cinsel şiddet türü vardır. Bunlardan ilki; cinsel ilişkinin gerçekleşmesi için zor kullanılmasıdır. Kadın, böyle bir varsayımsal şiddette, cinsel ilişkiye kendi serbest iradesi ile değil; zora veya zor tehdidine boyun eğerek rıza göstermiş olmaktadır. Aşırı fiziksel baskıya maruz kalmamakla birlikte, bu durumdaki kadınların manevi acıyı duyması bir cinsel şiddet türü olarak sayılmaktadır.
İkinci olarak; cinsel ilişkide bulunma gayesini gerçekleştirmekten ziyade fiziksel güç kullanarak, kadının rızası olmaksızın cinsel ilişkiye zorlanmasıdır. Bu durumda, fiziksel acı duyulması ve çeşitli morluklar, şişlikler gibi tepkilerin vücutta oluşması kaçınılmazdır. Bu izler, doktor raporu alınarak delil niteliği taşımaktadır.
Son olarak; fiziksel cebrin sapıklıklarla birleşmesi ile sadiktik bir cinsel ilişkiye girme söz konusu olabilir. Bu tür olaylarda genellikle pornografik görüntüler kullanılmakta ve videolarda geçen sahneleri canlandırmak adına eşi zorlama davranışları sergilenmektedir. Bu durumlarda da ne yazık ki kadınlar ağır bedensel ve ruhsal travmalar geçirerek, sosyal yaşantıları zedelenmektedir. Yukarıda sayılan tüm hususlar, eşler arası cinsel şiddet türlerinden olup boşanma sebebi niteliği taşımaktadır.
Cinsel Sorunlar Sebebiyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Cinsel sorunlar sebebiyle boşanma davası nasıl açılır sorulara cevaben; cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, duygusal şiddet gibi birçok somut olayın varlığı; sevgi/şefkat göstermemek, ilgisiz davranarak ilgi göstermemek, cinsel ilişki kuramamak, cinsel ilişkiye girememek boşanma sebebi midir, cinsel sorunlar nedeniyle boşanma davası, cinsel yetersizlik sebebiyle boşanma, kadınlık görevini yapamama boşanma gibi başkaca birçok somut olayın ise yokluğu boşanma sebepleri arasındadır.
Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma davası açacak olan eşler, şiddetli geçimsizliğin sebebiyet verdiği, 4721 sayılı Medeni Kanunun 166. maddesi uyarınca “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” nedeniyle boşanma davası açabilirler. Bu nedenle, cinsel sorunların yaşanması nedeniyle boşanmak isteyen eşin, gerek dilekçe içerisinde gerekse de mahkemede ortak yaşam kurulamadığı yönünde savunma yapması gerekir. Alınan doktor raporları, savcılık şikayetleri, tanıklar ve varsa başka deliller de sunularak, eşin kusurlu eylemleriyle evlilik birliğinin sona erdiği ispatlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki yargılama devam ederken tedbir nafakası; yargı bitiminde ise yoksulluk nafakası istenebilir ve ayrıca maddi-manevi tazminat da talep edilebilir.
Boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerin birlikte ikamet ettikleri yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise; Aile Mahkemeleri olup, bu mahkemenin ikamet adresinin bulunduğu yerde bulunmaması durumunda Asliye Hukuk Mahkemesi boşanma davasının görülmesi için görevli mahkeme olacaktır. Kısaca; eşler cinsel sorunlar temeline dayandırdıkları boşanma dilekçeleri ile yetkili mahkemeye başvuru yaparak davalarını açmalıdırlar. Hak kaybına uğramayı önlemek adına, her aşamada konusunda uzman bir avukattan hukuki destek almak, daha faydalı sonuçlar elde etmeyi sağlayacaktır.