Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda “Kamu İdaresinin Güvenliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlığı altında, madde 257’de düzenlenmiştir. Bu suç ile korunan hukuksal yarar ise kamu görevinde disiplin sağlamak ve bu suretle kamu idaresinin düzenli, etkin ve dürüst bir biçimde işlemesini sağlamaktır. Çünkü toplumda kamu idarelerine olan güvenin ve inancın sarsılmaması büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçu ile kamu görevlilerinin görevleri esnasında muhattap oldukları kişilere zarar vermemeleri ve bunlar üzerinden haksız kazanç sağlamamaları da bu suç tipi ile korunmak istenen bir diğer hukuksal yarardır.
Görevi kötüye kullanma suçu, faili bakımından özgü bir suç niteliği taşır. Söz konusu suç, sadece bir kamu görevlisi tarafından işlenebilir. Aynı zamanda kamu görevlisinin yerine getirdiği faaliyetin de kamusal nitelik taşıması gerekmektedir. Kamu görevlisi sıfatına sahip olmayan kimseler bu suçta ancak azmettiren veya yardım eden sıfatına sahip olabilirler. Suçun mağduriyeti bakımından ise kanun koyucu bir özellik aramamaktadır. Yani herkesin bu suçun mağduru olabilir. Suçun işleniş biçimlerini ve manevi unsurunu yazımızın ilerleyen bölümlerinde ele alacağız.
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
Görevi kötüye kullanma suçunun unsurları; TCK m.257’ye göre, kanunda ayrı olarak suç şeklinde belirtilen haller haricinde, bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi suretiyle kişilerin mağduriyetine ya da kamunun zararına sebep olması halinde görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Aynı zamanda bu yolla kişilere haksız menfaat sağlanması halinde de söz konusu suçun meydana geldiğini söylemek mümkün olacaktır. İlgili madde hükmüne göre suçun bu şekilde işlenmesi durumunda kamu görevlisi hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına mahkumiyet mümkündür.
Kanunda yer alan bu hükümden de anlaşılacağı üzere suçun maddi unsurunu “görevin gereklerine aykırı hareket etmek” oluşturmaktadır. Bu durumda kamu görevlisinin gerçekleştirdiği hareketin görevine giren bir konuya ilişkin olması aranacaktır. Fakat eğer kamu görevlisi, görev alanı dışında kalan bir konu hakkında tasarrufta bulunmuşsa bu durumda görevi kötüye kullanma suçu değil; yerine göre başka bir suç meydana gelmiş olacaktır. Kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı hareket etmesi, göreve ait olan yetkilerin amaç dışında kullanılması veya öngörülen sınırları aşmak suretiyle kullanılması manasına gelmektedir. Burada kötüye kullanılan aslında bizzat görev değil; kamu görevlisinin sahibi olduğu yetkidir.
Görevin gereklerine aykırı hareket etmek suçun maddi unsurunu oluşturmakla beraber bunun neticesi de söz konusu suçun unsurlarından birisidir. Yani kamu görevlisinin, görevin gereklerine aykırı hareket etmesi halinde doğrudan görevi kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır. Aynı zamanda kanunda belirtilmiş olan neticelerden de birisinin ortaya çıkması suçun oluşumu açısından gereklidir. Bu açıdan görevi kötüye kullanma suçu, bir zarar suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanunda yer alan hükme göre kamu görevlisinin hareketi sonucunda üç farklı netice ortaya çıkabilir. Bunlar; kişilerin mağduriyetine sebep olma, kamunun zararına neden olma ve kişilere haksız bir yarar sağlamadır. Bu üç neticeden birisinin ortaya çıkmış olması suçun tamamlanması açısından yeterlidir. Fakat eğer bu neticelerden biri meydana gelmemişse kamu görevlisi hakkında yalnızca disiplin hukuku yaptırımı uygulanacaktır.
TCK m.257/2’de yer alan hükme göre ise, kanunda suç olarak tanımlanan haller dışında görevin gereklerini yapmakta ihmal ya da gecikme göstererek kişilerin mağduriyetine, kamunun zarara uğramasına veyahut kişilerin haksız bir menfaat sağlamasına neden olan kamu görevlisi hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına mahkumiyet söz konusu olacaktır. Dolayısıyla suçun, bir diğer maddi unsurunu da kamu görevlisinin “görevin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermesi” oluşturmaktadır. TCK’nın bu fıkrasında yer alan hükme göre, suçun bu şekilde işlenebiliyor olması onu seçimlik hareketli bir suç haline getirmektedir.
İhmal veya gecikme eylemlerinden birinin gerçekleştirilmesi ve neticenin meydana gelmesi suçun tamamlanması açısından yeterlidir. Görevin geç yerine getirildiğinden bahsedebilmemiz için bu görevin belirli bir süre içerisinde yapılmasını zorunlu kılan bir durum olması gerekmektedir. Yargıtay’a göre iş yoğunluğu dolayısıyla görevin yerine getirilememesi halinde görevi kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır. Suçun diğer maddi unsurunda olduğu gibi ihmal veya gecikme ile sayılan üç neticeden birinin meydana gelmesi gerekmektedir. Eğer bu neticelerden biri yoksa görevi kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır. Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki bu suçun manevi unsurunu genel kast oluşturmaktadır. Kast, neticeyi de kapsadığından dolayı failin kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olduğunu bilmesi ya da kişilere haksız bir çıkar sağladığını bilmesi gerekmektedir.
Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru
Görevi kötüye kullanma suçunda şunu söylemeliyiz ki ilk bakışta hukuka uygunluk nedeni olarak görülebilecek bazı durumlar, görevi kötüye kullanma suçu açısından hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır. Bunlardan ilki, mağdurun rızasıdır. Söz konusu suç ile kamu yönetiminde disiplini sağlamak hedeflendiğinden dolayı kişilerin mağduriyetine yol açılması halinde mağdur olan kimselerin rıza göstermiş olması hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacaktır.
Konusu suç teşkil eden emir yerine getirilemez; getirilse de bunu yerine getiren sorumluluktan kurtulamaz. Dolayısıyla amirin emrini ifa etmek, görevi kötüye kullanma suçunda hukuka aykırılığı ortadan kaldırmada etkili olmayacaktır. Fakat Yargıtay’ın bir kararına göre hukuka aykırılığı ortadan kaldıran sebep olarak uluslararası sözleşmeler gösterilmiştir. Dolayısıyla Yargıtay’ın bu ilginç kararı dışında herhangi bir şekilde hukuka aykırılığı ortadan kaldıradan bir durum bu suç bakımından mümkün gözükmemektedir.
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Özel Görünüş Biçimleri
Görevi kötüye kullanma suçu, bir zarar suçudur. Bu açıdan kişilerin mağdur olması, kamunun zarara uğraması veya bir başkasına haksız menfaat sağlanması ile suç tamamlanmış olacaktır. Fakat eğer bu neticelerden birisi bile ortaya çıkmamışsa söz konusu suçun teşebbüs aşamasında kaldığınız söylememiz mümkün olacaktır. Dolayısıyla görevi kötüye kullanma suçu, teşebbüse elverişli bir suçtur diyebiliriz. Fakat Yargıtay uygulamasında ise bu üç neticeden birinin meydana gelmesi cezalandırılabilme şartı olarak kabul edildiğinden dolayı suçun teşebbüse elverişli olmadığı yönünde kararlar mevcuttur.
Suç işleme kararı ile birden fazla görevi kötüye kullanma suçu işlendiği takdirde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün gözükmektedir. Fakat bu hükümlerin uygulanabilmesi için suçun aynı kişiye karşı işlenmiş olması gerekecektir. Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere görevi kötüye kullanma suçu, özgü bir suç olup bu suça iştirak anca iştirake ilişkin kurallara göre mümkündür. Yani suça iştirak edenin kamu görevlisi olmaması halinde söz konusu kişi azmettiren veya yardım eden olarak cezalandırılacaktır. İlgili makalemiz İrtikap Suçu Makalesi.