✅ HMK Madde 279 | Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor |
✅ Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor yetki görevi nedir? | Madde metnini inceleyiniz. |
(1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) (Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
HMK Madde 279 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, bilirkişinin bilgisine başvurulan husus hakkındaki oy ve görüşünü nasıl açıklayacağı ile buna kimin karar vereceği hüküm altına alınmıştır. Bilirkişi, oy ve görüşünü, mahkemenin seçimine göre, yazılı yahut sözlü olarak bildirecektir. Bilirkişinin en temel yükümlülüğünü, bilgisine başvurulan konuda, süresi içinde oy ve görüşünü bildirme yükümlülüğü oluşturur. Bu yükümlülük, bilirkişilik görevini kabul ve davete icabet yükümlülüğünün doğal bir uzantısı konumundadır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise bilirkişi raporunun içeriğinde yer alması gereken hususların neler olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Mahkeme, bilirkişiden oy ve görüşünü yazılı olarak bildirmesini talep etmişse, bilirkişi, düzenleyeceği raporu, bu maddede öngörülen tüm hususları kapsar şekilde kaleme almak zorundadır. Bilirkişilerin kurul hâlinde görevlendirilmesi durumunda, bir araya gelerek toplantılar yapmak suretiyle işi müzakere etmeleri ve birlikte rapor hazırlamaları kurul halinde görevlendirmenin doğası gereğidir. Bilirkişi raporunda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddî vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlar ile kurul hâlinde görevlendirilme yapılmış ve bilirkişiler arasında görüş ayrılığı ortaya çıkmışsa, bunun sebebi; raporun düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması şarttır. Bilirkişi, raporunu, özellikle mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde, tümüyle maddî vakıalara hasretmeli; kendisine yöneltilen somut soruları tek tek yöneltiliş sırasına göre, bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlamalıdır. Ayrıca, bilirkişi raporunu kaleme alırken, özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya da özen göstermelidir. Aksi takdirde, özellikle hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir etmesi önemli ölçüde güçleşebilir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklama seçeneğinin mahkemece tercih edilmesi hâlinde, oy ve görüşü belirten açıklamaların, mahkemece tutanakla hemen tespit edilmesi hususu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca bu düzenlemede, sözlü açıklama seçeneğinin tercihi hâlinde, kurul hâlinde bilirkişi görevlendirilmesi yoluna gidilmişse, mahkemeye, bilirkişi kurulunun oy ve görüşünü belirten sözlü açıklamalarını tespitten önce, kurulda yer alanların konuyu kendi aralarında müzakere edebilmelerine olanak veren bir ortamı yaratma zorunluluğu yüklenmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise bilirkişinin, raporunu kaleme alması yahut mahkemede sözlü olarak oy ve görüşünü açıklaması sırasında, hukukî değerlendirmelerde bulunamayacağı hususu, açık ve kesin bir dille hüküm altına alınmıştır. Çünkü, maddî vakıaların hukukî niteliğini tayin, yani hukuku uygulamak, bilirkişinin değil; hâkimin aslî işidir. Bilirkişinin işlevi, hukukî değerlendirmelere girişmeden, tecrübe kurallarını, yani sahip olduğu özel ve teknik bilgiyi mahkemeye iletmek veya bu bilgiyi vakıalara uygulamak suretiyle varmış olduğu sonuçlara işaret etmek yahut özel ve teknik bilginin yardımı ile maddî vakıaları tespit etmekten ibarettir. Bu düzenleme, hâkimin hukukî sorunlarda bilirkişiye başvuramayacağı kuralı ile büyük ölçüde paralellik arz etmekte; onunla bir bütünlük oluşturmaktadır.
HMK 279 (Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/19919 Karar: 2017/10515 Tarih: 20.06.2017
- HMK 279. Madde
- Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Davacı vekili; mirasbırakanın, Ankara 15. Noterliğince düzenlenen 09.09.2005 tarih ve 24883 yevmiye sayılı vasiyetnamesi ile Kastamonu İlindeki taşınmazlarını davacı ile eşi vasiyet ettiğini, mirasbırakanın 05.11.2010 tarihinde ölmesi üzerine dava dışı mirasçılar tarafından açılan davada vasiyetnamenin resmi şekil şartlarına uyulmadan düzenlenmiş olması sebebiyle iptaline karar verildiğini, bu sebeple vasiyetnameye konu taşınmazlar üzerindeki haklarını kaybeden davacının uğradığı zarardan davalı noter ile vasiyetnameyi düzenleyen davalı başkatipin sorumlu bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya dair hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 900.000 TL tazminatın zararın doğduğu tarihten, olmadığı takdirde iptal kararının kesinleştiği tarihten işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin, vasiyetnamenin iptaline dair davada taraf olmaması sebebiyle iptal kararının bağlayıcı olmadığını, ayrıca vasiyetnamenin iptal gerekçesinin şekil yönünden olduğunu, dolayısıyla sözlü vasiyetname hükümlerine göre terekeye müracaat etme hakkına sahip olan davacının bir zarara uğramadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı; davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını savunarak, reddini istemiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin iptaline noterlik başkatibi olan davalının şekil hatası yapmasının sebebiyet verdiği, noter işleminden kaynaklanan ve mirasbırakanın ölümü ile doğan zarardan kusurlu olan davalı başkatip ile Noterlik Kanunun gereğince diğer davalı noterin sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüyle 828.950,92 TL’nin 05.11.2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) 279/2 maddesine göre; bilirkişilerin oy ve görüşlerini bildirdikleri raporda, imzalarının bulunması gerekir. Açıklanan yasal düzenleme nazara alındığında; bilirkişilerin raporda imzalarının bulunması zorunludur.
Somut olayda; bilirkişiler tarafından hazırlanan ve mahkemece hükme esas alınan 27.05.2016 tarihli raporda, bilirkişilerden L. B.’un ( hakimlik mesleğine geçmiş olması nedeniyle ) imza atmaktan çekindiği anlaşılmaktadır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Bu durumda, mahkemece; yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan tazminat hususunda rapor aldırılması ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bilirkişilerden L. B.’un imzasını içermeyen raporun esas alınması suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
2- ) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bendde açıklanan sebeplerle hükmün 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan sebeple davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.480 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı Geçici Madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.